Quantcast
Channel: *.Hünerli Bayanlar.*
Viewing all 48 articles
Browse latest View live

Adaş'ımın Yeni Yıl Partisi

$
0
0
kolaj-9

İYİ FİKİRLER İLE DOLU BİR SOFRA ve HOŞGELDİN 2013...
Tuhaf geldi evet itiraf ediyorum çok tuhaf geldi bloga yeni bir yazı yazıyor olmak.
Unutmuşum... :)
En son eklediğim sitem dolu yazıyı saymazsak, tam altı ay elimi sürmemişim canım bloguma.
Bu arada o yazıyı yoruma kapatmama rağmen bir altındaki yazıya yazdığınız :) şahane yorumlar ve özelden gelen mailler için binlerce teşekkürler, öpücükler... :)

Şöyle bir geriye gidip, önceki yazılara da baktım da -etsiz çiğ köfte hariç- kendimden bir şeyler de yok.
Konuk olduğum partileri paylaşmışım bir güzel, anlayacağınız tembellik doruklarda geziyor bir yıldır... :)
Olsun, bugün sızlanma günü değil, bugün sizinle şıkır şıkır, pırıl pırıl bir partiden sıcacık fotoğraflar paylaşma günü... :)

Hepinizin çok iyi bildiği gibi, benim bir altın kızlar grubum var. :)
Yaklaşık dört yıldır düzenli aralıklar ile hatta son iki yıldır her ay toplandığımız, iyi ki içindeyim, iyi ki ben bu kızların arkadaşıyım! dediğim, şahane ötesi bir grup...
Ben bu yıl, yoğun tempom nedeniyle çoğu buluşmaya katılamadım ama kalbim hep onlarla idi, sonrasında fotoğraflara bakıp derin derin iç geçirdim hep.
En son Kasım buluşmasına da "ben gelemiyorum" deyince, kızlar şahane bir çözüm üretmişler; tam bir yıllık takvim hazırlamışlar! Evet yanlış duymadınız; 2013 de hangi ay, kime gidileceği belli :)
Yani; "Artık bahanen yok Müge" dediler. :)
Bu çözüm benim için süper oldu, artık kurs takvimimi buluşma takvimine göre belirliyorum. :)
Şeytanın bacağını da canım adaşım Müge'nin partisi ile kırdım, darısı diğerlerinin başına... :)

Biliyorum yeni yıla girdik, artık 2.gündeyiz, yeni yıl sofraları kuruldu, yeni fikirler için geç kaldım.
Ama bu sofra bundan sonraki yeni yıl sofraları için, özenli kahvaltılarımız, akşam yemeği davetlerimiz için süper öneriler içeriyor.
Bu yüzden; "artık çok geç" diye düşünmüyorum ve sizi şahane detaylar ile dolu bir günün cici fotoğraflarını izlemeye davet ediyorum efendim :)

kolaj-1

Adaş'ımın sofrası kelimenin tam anlamı ile çok klas ve çok rafine idi. :)
Hepimiz her zaman olduğu gibi makinelere, telefonlara sarılıp, hiç bir şeye dokunmadan, ilk yarım saat sürekli fotoğraf çektik. :)
Hele ben twitter ve instagram'dan resmen dakika dakika canlı yayın yaptım :)
Mügeciğim, her şeye, en ince detaylara çok çok özenmiş, aylarca çarşı pazar dolaşıp, internette binlerce site gezip, araştırma yapmış, her şeyi kendi elleriyle hazırlamıştı.
Masa ortasındaki süsü, kendi hazırlamakla kalmayıp kozalakları sprey boya ile boyamaya kadar, artık gerisini siz düşünün... :)
Gün içinde sürekli iltifat etmekten yorgun düşer hale geldik. :)

kolaj-8

Evin her köşesini kendi elleriyle hazırladığı objeler ile süslediği yetmemiş, bir de bize sürpriz hediyeler hazırlamıştı. Son fotoğrafta hediye ağacımızı göreceksiniz...
Onun haricinde, kendi aramızda da her yeni yıl buluşmasında hediye çekilişi yapıyoruz, hepimiz kime hediye edeceğini bilmeden bir hediye ile gidiyor, çekiliş ile hediyelerimizi veriyoruz. Ben hediyemi Adaşıma verdim, benim hediyem ise Esroş'tan geldi. :)
Adaş'ın çekiliş için hazırladığı içinde isim kartlı cevizler ve el boyaması ceviz detayı dikkatinizi sanırım çekmiştir.:)

kolaj-7

Partiden bir başka detay...
Üzerlerinde ismimiz olan gümüş drajeler, kimin nereye oturacağını belirtiyordu...
Ağırlıklı renk, yeşil ve gümüş olduğu için her şey birbiri ile çok uyumlu idi çook :)

kolaj-4

Sofradaki seramik narlar ise Selen'ciğimin elleri ile hazırladığı bir başka süper detay...
Allahım yok böyle marifetli bir grup, herkes ayrı bir cevher :)

kolaj-10

Yine hepinizin bildiği üzere; bizim buluşmalarımız imece usulü... :)
Herkes bir çeşit yapıp getiriyor ve böylelikle ev sahibi fazla yorulmamış oluyor.
Hangi lezzet kime ait diye yazmıyorum çünkü hafızama güvenmiyorum :)
Bu konuda daha detaylı fotoğraflar, yazılar ve tarifler için Adaşımın blogu "yemekbahane" size en iyi şekilde yardımcı olacaktır... :)

kolaj-11

Tuzlu bölümünden cici bir detay...
Üçgen krem peynir ile Adaş'ın hazırladığı şirin kanapeler... :)

kolaj-2

kolaj-5

Grubumuzun pasta kraliçesi Yaso'mdan; cupcake ve cakepops lar...
Özellikle cakepops'un lezzetini anlatmak adına küçük bir detay paylaşayım, herkes birbirine; "sen kaç tane yedin" diye soruyordu ama gerçek rakamı söyleyen bir babayiğit çıkmadı! :))

kolaj-6

Ve Müge&Münevver abla ortak yapımı; yılbaşı pastamız...
Pastayı adaşım hazırlamış ve iddia ediyorum hayatımda yediğim en lezzetli bir iki pastadan biri idi. Hala tadı damağımda! :)
Kardan adam makaronlar ise; Münevver Abla'cığımızdan. Kendisi artık makaron konusunda apayrı, bambaşka bir yerlerde, ona iltifat edecek yeterli kelimeler benim gibi bir laf ebesinin bile hazinesinde yok! :))

kolaj-3

Ve günümüzün güzelliğini, neşesini yansıtan karelerden benim en sevdiğim...
Hediye ağacından, Mügeciğimin bizler için hazırladığı hediyeleri alırken... :)
Yazının başında da söylediğim gibi, iyi ki bu grubun bir parçasıyım, kızlar hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum, iyi ki varsınız. :)

Bakalım bir sonraki yazı ne zaman gelecek?
Kim bilir belki de Ocak buluşması olur, kısmet :)
Herkese kocaman sevgiler...

Balık Sofrası 2013 :)

$
0
0
selencenk-1

BU SOFRA DA; PEMBE TURKUAZ BİR SOFRA OLSUN İSTEDİM... :)
Heyhatt, hanımlar beyler, keşke şu an, bu yazıyı yazarken; beni bir kamera ile izleme şansınız olsaydı, ahh olsaydı...
Nasıl gülerdiniz halime :) Çocuklar gibi şenim akşamdan beri...
Niye derseniz bloguma yeni bir yazı ekliyorum, hemde bir arkadaşımın sofrası değil, katıldığım bir partinin değil, bildiğin kendi kurduğum, kendi sofram!
Çook şükür...
Nihayet bütün şartlar bir araya geldi, ya sofra kurarım fotoğraf makinesi iş yerinde kalmıştır, ya kurduğum sofra yayınlanmaya layık bulunmamıştır ya da en çok karşılaşılan durum sofra kurup, misafir ağırlamamışımdır... :(
İşte dün akşam; hem uzun zamandır yapamadığım bir şeyi yapıp (işten erken eve gidip, dinlenmek) hem de sakin sakin soframı kurup, hazırlık yaptığım, hem de eşimin naz yapmadan; "hadi çekeyim bari bir kaç kare" dediği bir akşam oldu...

Dikkatli takipçilerim hatırlayacaklardır, yaklaşık iki yıl önce yeni evimize taşındık. Bu evle birlikte yepyeni arkadaşlar, cici komşular edindik. Bazıları ile oldukça samimi olduk ve sürekli görüşür, oyun, film, dizi geceleri yapar hale geldik. Çok mutluyuz bu durumdan :)
Dün gecede yine cici komşularımız Selen ve Cenk geldiler bize. Bu kez şaşırttım onları, dışarıdan bir şeyler söylemek ya da tost yapmak yerine bildiğin sofra kurdum! :)
Tamam, çeşit çeşit yemeklerin olduğu bir davet sofrası değildi ama zaten ana yemeğimiz balıktı ve balığın yanına salatadan başka bir şey gerekmez! :)
Bir zeytinyağlı, bir de Ege'li Cenk'i memnun edecek sebze tabağı hazırladım, oldu bitti... :)
Hadi sofranın detaylarına bakalım :)

selencenk-7

Soframızda neler vardı;
  • Kremalı Mantar Çorbası
  • Deniz Levreği
  • Zeytinyağlı Portakallı Kereviz
  • Mevsim Salata
  • Izgara Sebze
  • Mısır Ekmeği

selencenk-5

Mısır ekmeği tarifi; arşivimde mevcut. Oldukça sık yapıyorum, hele balık varsa mutlaka yapıyorum :)
Yumuşacık, kek gibi dokusu ile bayıldığım bir lezzet...

selencenk-4

Zeytinyağlı Kereviz tarifi de; arşivimde mevcut... Yalnız belirtmem gereken önemli nokta, arşivdeki tariften farklı olarak ben sadece portakal suyu ile pişiriyorum. Ortalama 1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu kullanıyorum, hakikaten şahane oluyor...

selencenk-3

Bu yemeğin adını bir türlü koyamadım, sebzeli sandviç, sebze kulesi vs. :)
Hatırlarsanız benzer bir versiyonunu patlıcan ile yapmıştım. Bu tarif ona göre çok hafif, çünkü kızartma değil.
Malum; fazla kilolardan kurtulduk, artık hayatımıza daha dikkatli devam ediyoruz. :)
Yapımı ise basit ötesi; havuç ve brokoliyi; Tefal Nutricook kullanarak, buharda haşladım.
Kabağı ise biraz daha lezzetli olması için fırınladım. Aşağıdaki kolajda fikir olsun diye fotoğrafını da ekledim.
Kabakları yağlı kağıt serili tepsiye dizip, her iki tarafını da sızma zeytinyağı ile güzelce yağladım. 180 derece fırında 20 dk. kadar fırınladım. Sonra bir kat kabak, bir kat havuç, bir kat kabak şeklinde dizdim.
Üzerlerine sarımsaklı yoğurt gezdirdim.
Bu yemeği bir daha ki sefere; iki kabak diliminin arasına yoğurtlu havuç mezesi koyarak yapmayı düşünüyorum. Ya da kabağı ortadan ikiye bölüp, ortasını kayık şeklinde oyup, fırınladıktan sonra yoğurtlu havuç mezesi de konabilir.
Aklıma gelenleri yazıyorum ki; benim hızım göz önüne alınacak olursa, ben yapana kadar aranızdan çoktan yapıp hayata geçirenler olabilir. :)

selencenk-6

Yemeğe geçmeden önce sehpada atıştırmalık bir şeyler olmasını çok seviyorum...
Bu bazen, salatalık, havuç dilimleri ve cips oluyor, bazende böyle Mısır Çarşısı tarzı... :)

selencenk-8

Soframızdan bazı detaylar...
Turkuaz ve pembe ağırlıklı, bol kuşlu gece boyunca dilimize dolanan esprisi ile; ingiliş tarzı! :)
Şamdanların üzerindeki gülleri; şeker hamuru ile ben yaptım bu arada.
Kullanmadığımız zamanlarda içinin boş görünmesi hoşuma gitmediği için böyle bir formül buldum.
Buna benzer bir "diy" projemde çay kutusunun üzerine şeker hamuru ile nakış deseni yapmaktı.
Facebook'tan takip edenler hatırlarlar. :)

selencenk-2

Bu objenin en sevdiğim yanı; begonvilleri, balkonumuzdaki begonvil ağacından toplayıp, kurutmuş olmam.
Gümüş cevizler ise Adaşımın yeni yıl sofrasından istediğim şirinler. :)

selencenk-9

Bu kolajdaki her bir fotoğrafın ayrı bir anlamı var. :)
İlk fotoğraf "balığı nasıl yapıyorsun" diye merak edenler için; yağlı kağıda dizip, üzerine sızma zeytinyağ gezdirip, bolca tane pembe, beyaz, karabiber ve iri çekilmiş tuz serpiyorum. 180 derece fırından 25 dk. fırınlıyorum.
Evde kesinlikle rahatsız edici bir koku olmuyor, çok tavsiye ederim.
İkinci fotoğraf; kremalı mantar çorbasının ön hazırlığı... :)
Üçüncüsü ise kabak kulesinin fırına girmeden önceki hali...
Son fotoğraf ise; aylardır mutfağa girmeyen eşini, üzerinde önlükle, sebze doğrarken gören bizim beyin, "amanin bu anı belgelemem lazım" deyip, telefona sarıldığı an... :)

Arayı çok açmadan, kremalı mantar çorbasının tarifini de vermek istiyorum. İnşallah diyorum, Amin diyorum. :)
Sevgilerle...

Kremalı Mantar Çorbası

$
0
0
Kremalı Mantar Çorbası

AZICIK! KALORİLİ AMA OLSUN VARSIN... :)
Her zaman, her yazımda olduğu gibi alt başlık; bir cümle ile, bütün duygularımı anlattı size. :)
Bu çorba uzun zamandır aklımda olan, denemek ve sizlerle paylaşmak istediğim bir tarif ve aslında sıfırdan bir deneme demek çok doğru olmaz.
Çünkü daha önce defalarca yaptığım Kremalı Mantarlı Bonfile sosunun, deyim yerinde ise su eklenmiş hali :)
www.mugehuner.com u takip edenler ve hatta kurabiye ya da pasta kursuma katılmış olanlar çok iyi biliyor, kursumuzun öğle yemeği klasiği; kremalı mantarlı makarna... :)
Bu yemek her kurs günü mutfakta piştiğinde benim aklımdan geçen cümle; "aslında bu sosla şahane çorba olur" :) ama gel gör ki neredeyse iki yıldır sadece aklımdan geçiyordu...
Zamansızlık, yoğunluk, ayda yılda bir davet sofrası hazırlama, sadece eşimle birlikte koca tencereyi bitiremeyecek olmak gibi sebepler, ilk aklıma gelenler :)
Neyse ki, geçen hafta cici komşularıma bir balık sofrası hazırladım da bana bu çorbayı pişirmek için gün doğdu.
Çorba; hem eşimden -ki bu kısım son derece önemli- hem de Selen ve Cenk'ten tam not aldı, ertesi gün annemde tattı ve o da beğendi.
Yani sizlerle paylaşmaya hak kazandı, umarım sizler de dener ve seversiniz. :)

Çorba ile ilgili aklımdaki tek soru işareti; ne yazık ki biraz yağlı olması. Yani mantarları pişirme aşamasında zeytinyağı, sonrasında tereyağ ve son olarak da krema giriyor içine! :)
Tamam hepsi de sağlıklı yağlar ama işte birazcık yağlı. :)
Lezzeti konusunda kesinlikle tavsiye ediyorum ama kalorisi konusunda uyarıyorum yani sonra yorumlarınızda beni üzmeyin :)
Bu çorbanın en kısa zamanda -gerçekten en kısa zamanda- :) çok daha hafif bir versiyonunu paylaşmayı hayal ediyorum, aklımdaki tarif; mantarı haşlayıp, kendi suyu içinde bırakarak, yoğurt, un ve limon suyu ile bir terbiye hazırlayıp, pişirmek.
Ölçüleri yakalayıp, deneyip, bir de fotoğraflandı mı tamamdır. :)

Malzemeler
  • 1 Paket (400 gr.) Mantar
  • 3-4 Adet Arpacık Soğan
  • 2 Diş Sarımsak
  • 4-5 Adet Defne Yaprağı
  • 4-5 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
  • 1 Yemek Kaşığı Tereyağ
  • 2 Yemek Kaşığı (silme) Un
  • 1 Lt. Su
  • Tuz
  • 1 Çay Kaşığı (kuru) Fesleğen
  • 1 Paket (200 ml.) Krema

Yapılışı
  • Arpacık soğanı, hafifçe çıtlattığınız sarımsağı ve defne yaprağını zeytinyağı ile 2-3 dk. hafifçe pembeleşene kadar kavurun.
  • Yıkayıp, ince ince dilimlediğiniz mantarları, soğanlara ekleyin ve çok yüksek ateşte (mantarların çok su bırakmaması için) 5-10 dk. mantarlar pişinceye kadar kavurun.
  • Mantarların içinden soğanı ve sarımsakları alın ama defne yapraklarını bırakın.
  • Ayrı bir tencerede, tereyağı eritin ve unu ekleyip, topaklanmasına izin vermeden çok az kavurun.
  • Kaynar suyu ekleyin ve 1-2 dk. bu şekilde kaynatın.
  • Kaynayan yağlı suya mantarları ekleyin ve kısık ateşte 10 dk. kadar pişirin.
  • Karışımın içinden defne yapraklarını alın ve krema ile fesleğeni ekleyin.
  • Damak zevkinize göre tuz ekleyin.
  • 10-15 dk. daha kısık ateşte pişirin.
  • Mümkünse en az bir 45 dk. kadar dinlendirin ve öyle servis edin.

Kremalı Mantar Çorbası


Saba Tümer ile Knorr Projesi

$
0
0
Saba Tümer Bloggerlar ile Ne Pişiriyor & Şubat 2013

SABA TÜMER ve KNORR DÖMİ GLAS ÇEŞNİ İLE BOL KAHKAHALI BİR ÇEKİM ÖYKÜSÜ...
Hatırlarsanız; Kremalı Mantar Çorbası tarifinde; "arayı çok açmayacağım, en kısa zamanda bu çorbanın yoğurtlu, terbiyeli daha az yağlı bir versiyonunu deneyip, paylaşacağım" demiştim.
Tabi siz de; "biz biliriz Müge'nin en kısa zamanda kavramını artık seneye gelir tarif" dediniz değil mi? :)
Ama vallahi günahımı aldınız.:) Çorbanın farklı versiyonlarını denedim. Yoğurtlu, limonlu, unlu yumurtalı vs. ama hiç biri beni mutlu etmedi. Mantar tadı alamadım, hep bir şeyler eksikti, ya un tadı alıyordum ya da ekşi bir yoğurt tadı. O yüzden denemekten vazgeçtim. Sizlerle paylaştığım hali en güzeli diyor ve çorba konusunu kapatıyorum.
Şimdiki planım; sizlerle bir kaç güne bir portakal reçeli tarifi paylaşmak, annem yapmış, bir kavanoz tam iki günde bitti! :) Hemen yenisini yapacağız birlikte ve ben -inşallah- mevsimi geçmeden yayınlayacağım. :)

Neyse biz bugünkü yazımızın konusuna dönelim artık. :)
Şubat ayı başında sevgili Saba Tümer ile birlikte bir reklam filmi çektik.
Projenin adı; "Saba Tümer Bloggerlar ile Ne Pişiriyor?"
Saba Tümer hakikaten neşeli, cıvıl cıvıl bir hanım, çekimler tahminlerin çok! üzerinde vakit aldığı için kendisi ile epey sohbette ettik.

Saba Tümer Bloggerlar ile Ne Pişiriyor & Şubat 2013

Bu çekim benim için gerçekten çok hoş bir tecrübe oldu. Daha önce pek çok kez canlı yayına katılmış ve bant şeklinde önceden çekilen programa konuk olmuştum.
Ama bu kez her şeyi ile çok farklı bir deneyim yaşadım.
Çekim öncesi; "nasılsa canlı yayın değil, takıldık mı bir daha çekeriz" şeklinde inanılmaz bir rahatlık vardı üzerimde :) ama çekimler başlayınca ve provalar, tekrarlar, saatler sürünce durumun hiç de öyle olmadığını kavradım. :)
Canlı yayında heyecanlansanız bile en fazla "ay sesim titredi" diyorsunuz sonra hoop devam. :)
Valla canlı yayının gözünü seveyim.
Bu çekimde bırakın sesin titremesini, kolyeniz yana kaysa, saçınızın teli havaya kalksa, paketi hafif yamuk tutsanız ya da olmanız gereken açıdan biraz yana kaysanız bir ses duyuyorsunuz; "keesstiiik!" :)
Bu kısacık reklam filmi için biz tam 4,5 saat emek ettik.
Ve çok eminim ki, montajı yapan ekip bunun kat be kat fazlasını harcamıştır.
Gerçekten o günden sonra dizileri, filmleri farklı bir gözle izler oldum, izlerken bir anda kendimi bir hesaplama yaparken buluyorum; "hmm şimdi bu sahneyi kim bilir kaç kere tekrar ettiler, bu açıyı kim bilir kaç seferde yakaladılar gibi :))
Sonuç olarak; çok keyif aldığım, çok güldüğüm, benim için hoş bir anı olarak kalacak harika bir gün geçirdim.
Knorr ailesine ve çalışmanın içinden yer alan herkese gösterdikleri sıcak ev sahipliği için çok teşekkür ediyorum.

Projede benim payıma düşen lezzet; "Knorr Fırında Et Çeşni Dömi Glas" oldu.
Şimdi reklam yapıyor diyeceksiniz - e biraz haklısınız da- ama hakikaten çok pratik ve çok lezzetli. :)
Beni twitter ve instagram'dan takip edenler özellikle biliyor, kurslarımın yoğunluğu nedeniyle artık mutfağa hiç giremez oldum. Ya köfte, patates gibi pratik ötesi şeyler yapıyorum ya da dışarıdan söylüyoruz. :)
Bu Knorr çeşnileri ve özellikle Dömi Glas çeşnisi hem çok pratik hem de sofraya getirdiğinizde gayet iltifat toplayıcı...
Hatta projeden önce fikrim olması açısından tüm sosları ve kısır ile çiğ köfte harcını denemiş ve içlerinde en başarılı olarak Dömi Glas ı bulmuştum.
Şansıma da bana o düştü ve çok da iyi oldu. :)

Şimdi sizleri benim için saatler, tüm ekip için günler süren bir çalışma sonucu ortaya çıkan bu şirin reklam filmini izlemeye davet ediyorum efendim... :)

Portakal Reçeli

$
0
0
portakalreceli

NİHAYET, MEVSİMİ BİTMEDEN :)
Bu portakal reçeli üzerimde nasıl bir baskı oluşturdu anlatamam :)
Geçen yazıda; "bir sonraki tarif; portakal reçeli olacak" dedim ya, demesemiydim acep diyorum şimdi :)
Sadece blogumu takip edenler konusunda rahatım, artık alıştınız benim uzun süreli güncellemelerime... :)
Ama diğer platformlarda Portakal Bahçem ile ilgili paylaşımlar yaptıkça; "Mügee nerede kaldı tarif" sıkıştırmaları epey çoktu. :)

Portakal reçeli tarifi; tahmin edeceğiniz üzere anneme ait. :)
Bir kaç hafta önce elinde minicik bir kavanoz reçel ile geldiğinde; "sizde pek reçel yenmiyor, o yüzden küçük kavanozla getirdim, bir kaşık yiyorsunuz zaten aylarca yersiniz" demişti. :)
Ama eşimde bende reçelden bir kaşık aldık ve reçel -inanın abartmıyorum- ertesi günü görmedi.:)
Annem bunun üzerine evde tekrar reçel yaptı ve yine bize getirdi.
Önce ikinci getirdiği reçelin fotoğrafını çekip, fazla bekletmeden onun ağzından tarif ile hemen paylaşayım istedim.
Sonra, tarifi illa kendimde deneyeceğim ve sorulan sorulara yanıt verebilecek halde olmalıyım takıntım nedeniyle anneme dedim ki; "anne bir kere de bizim evde yapalım, hem aşama aşama fotoğraflarını çekeriz, hem ben yapılışını görmüş olurum, şöyle bol fotoğraflı bir yazı ile yayınlarım"
Ama işte kazın ayağı öyle olmadı, benim müthiş yoğunluğum nedeniyle o reçel bir türlü yapılamadı.
Portakal Bahçem den sipariş verdiğim ve "kim bilir neler neler yaparım ben bunlarla" dediğim 9 kg. portakalda yendi bitti. :)
Sonunda annem olaya ciddiyetle el koydu, "ben yapacağım evde bir kez daha, sana da anlatırım, yayınlarsın. Gelen sorulara da ben yanıt veririm" dedi! :)
Nasıl tepki ama demir yumruk mübarek. :))
Yani bu tarifi bekleyenler bana değil anneme teşekkür edecekler efenim. :)

Portakal reçelinin malzemeleri bütün reçellerde olduğu gibi çok basit. Meyve, şeker ve su...
Yapılışı ise biraz zahmetli. Zahmetliden kastettiğim ise çok zor bir yapılışı olması değil, sadece portakalın sululuk oranına göre kıvamının değişmesi.
Mesela annem ilk denemesinde 3 su bardağı ile yapmış, kıvamını koyulaştırmakta çok zorlanmış. Tadı şahane idi orası ayrı :)
İkinci denemesinde 2 su bardağı ile yapmış ve portakalların suyu nedeni ile ilkinden biraz daha sulu bir kıvamı vardı.
Son denemede ise 1 bardak su ile yapmış, portakallar çok sulu olduğu için, en az su eklediği deneme bu olmasına rağmen, en sulu reçeli elde etmiş.
Burada da çözümü ertesi gün 10 dk. daha kaynatmakta bulmuş ve reçel hakikaten oldukça koyu idi.
Sonuç olarak annemin size bu reçel ile ilgili en önemli önerisi; portakalların sululuk oranına göre suyu eklemeniz.
Ben tarifi size 1 su bardağı ile vereceğim.
Muhtemel karşılaşacağınız durumları da yukarı da yazdım. Yani reçelinizin kıvamı size göre çok sulu ise, ertesi gün bir 10 dk. daha kaynatmanız yeterli. :)
Başka sorularınız olursa da hemen anneme sorup, yanıtlayacağım. :)

Portakal mevsimi bitmeden denemeniz ve sizinde bizim kadar beğenmeniz dileğiyle... :)

Malzemeler

  • 2 kg. (Washington, kalın kabuklu) Portakal
  • 1600 gr. (8 Su Bardağı) Toz Şeker
  • 200 ml. (1 Su Bardağı) Su
  • 1 Adet Limon Suyu (yaklaşık 2/3 Çay Bardağı)

Yapılışı
  • Öncelikle portakalların kabuğunu dikkatlice soyun. Oldukça ince soymanız ve beyaz etli kısma dokunmamanız gerekiyor. Bu aşamada isterseniz kabuklarını rendeleyebilirsiniz. Böylelikle oldukça ince soymuş olursunuz.
  • Kabuklarını soyduğunuz portakalları, öncelikle bol suda 5-6 dk. haşlayın. (su kaynamaya başladıktan sonra 5-6 dk.)
  • Haşlanan portakalları dikkatlice içinde soğuk su bulunan bir kaba alın. (soğuması için) 10 dk. portakallar soğuyuncaya kadar soğuk suyun içinde bekletin.
  • Portakalları suyun içinden alın ve tel süzgece koyun, iyice suyu süzülünceye kadar bekletin. Kağıt havlu ile oldukça nazik bir şekilde kurulayın.
  • Kuruladığınız portakalları iri iri doğrayın ve en az yarım saat bekletin. (zaten bu sürede şerbetini pişirmiş olacağız)
  • Büyükçe bir tencereye şeker ve suyu koyun, orta derece ateşte 30-35 dk. şerbet kıvamı alıp hafif koyulaşıncaya kadar kaynatın.
  • Kaynayan şerbete portakalları ekleyin ve arada hafifçe karıştırarak (portakalları ezmeden) yaklaşık 1 saat kadar orta ateşte pişirin.
  • Reçelin kıvamını anlamak için 1 saatin sonunda bir kaşık kadarını bir çay tabağına koyup buzdolabına koyun. 3-4 dk bekletin. Çıkardığınızda koyu bir kıvama ulaşmış ise reçel olmuş demektir. Hala çok sulu ise biraz daha kaynatmaya devam edin.
  • Reçelin kıvamı istenilen koyuluğa gelmiş ise (ne çok sulu ne de çok koyu olmalı) limon suyunu ekleyin ve 3-4 dk. daha kaynatın.
  • Ocağı kapatın ve çok fazla beklemeden 10-15 dk. sonra reçeli kavanoza doldurun.
  • İyice soğuduğuna emin olduğunuzda da ağzını sıkıca kapatabilirsiniz.

Selen'in Baby Shower Partisi

$
0
0
selencemre13

NAMI DİĞER; HOŞGELESİN CEMRE PARTİSİ...
Öncelikle herkese kocaman bir merhaba... :)
Eskiden olsa (sık sık güncelleyebildiğim zamanlar) pat diye konuya girerdim ama şimdi ısınma turları olarak bir merhaba, nasılsınız demek sanırım daha doğru olacak... :)
Efendim, beni soracak olursanız çok şükür, çok iyiyim, sağlığım afiyetim yerinde, tek derdim; çok sevdiğim işimin yani kurabiye ve pasta kurslarımın oldukça yoğun olması nedeniyle, mutfağa fazla girememek, misafir ağırlayamamak, hatta misafirliğe gidememek :) ve gözbebeğim canım bloguma yeni yazılar ekleyememek...
Neyse, sizde, bende bu duruma alıştık artık, sızlanmak yok. :)

Bu haftanın biraz daha sakin geçmesi bu açıdan harika oldu, elimde sizlerle paylaşmak için bir iki tarif ve bir de harika bir partinin görselleri var. :)
Malumunuz kızlarla her ay toplanıyoruz ve her buluşmamızın bir teması oluyor.
En son sizlerle sevgili adaşımın yeni yıl partisini paylaşmıştım. Sonraki ay Fadime'nin Blog Yıldızları Partisine ne yazık ki katılamadım, Şubat ayında Yasom'da Sencer Paşa'nın doğum günü partisi (geç gidebilsem de katıldım) ve Mart ayında da, Esroşun kızı Elif Su'nun doğum günü partisi vardı ve ben ne yazık ki ona da katılamadım... :(
Bu ay ise sıra sevgili Seleniko'da idi ve temamız bir kez daha baby shower partisi idi.
Neyse ki bu sefer şeytanın bacağını kırdım ve kızlarla birlikte soluğu şirin Selen'imizin kendisi gibi sıcacık, şipşirin evinde aldım.:)

selencemre14

Sizlerle sadece kendi sofralarımı değil, arkadaşlarımın, akrabalarımın sofralarını, özel günlerini de paylaşmayı çok seviyorum.
Çünkü biliyorum ki bu sofralarda ki pek çok detay size kendi partileriniz, sofralarınız için ilham verici olabiliyor.
Hem süsleme detayları anlamında hem de hazırladığınız bir yemeği farklı şekilde sunmanız için...
En azından kendi adıma konuşabilirim ki benim blog maceram böyle başlamıştı, misafirlerimi ağırlarken nasıl farklılıklar yapabilirim, bilindik bir yemeği bile nasıl farklı şekilde sunabilirim diye... :)

Bugüne kadar paylaştığım diğer partilerde olduğu gibi, sevgili Selen'ciğimin partisi de bu söylediklerime güzel bir örnek. :)
Öncelikle şunu söyleyeyim, partiye gitmeden önce nefis lezzetlerin yanı sıra, gözümün gönlümün de doyacağını, harika detaylar ile karşılaşacağımı az çok tahmin edebiliyordum.
Ama işte bizim kızlar her buluşmada çıtayı öyle bir yükseltiyor ki, şaşkınlıktan ağzımız her seferinde bir karış açık aklıyor. Sürekli; "bundan sonra daha artık ne yapacaksınız" deyip duruyoruz. :))

Selen bu kez sadece evini şahane detaylar ile süslemek ile kalmamış, her bir detayı kendi hazırlamış.!
Duvarda yer alan harfli mini kaftanları keçeden tek tek keserek, kurdele vs. herşeyini elleri ile hazırlamış, düşünebiliyor musunuz?
Bize de; yakamıza takmamız için yine tül ve keçeden minik kaftanlar hazırlamış.
Ama asıl şaşkınlığı sofraya bakınca yaşadık. Her birimize tek tek! etamin ile işleyerek, kendi isimlerimiz olan kartlar ve aynı temada peçetelikler hazırlamış.
Nasıl yetiştirdin diye sorunca, "valla hamile olduğumu öğrendiğimde işlemeye başladım desem yeridir" dedi.
Bir dönem etamin ile epeyce içli dışlı olmuş biri olarak, nacizane daha bir takdir ettim...:)

selencemre12

Elbette bu muhteşem görüntü karşısında hepimiz telefonlara, fotoğraf makinelerine koştuk ve durumu ölümsüzleştirdik. Hali ile bende kendiminkini yakın plan çektim.
Allahım bu fotoğrafa bakmaya doyamıyorum, ne kadar zarif bir düşünce öyle değil mi? :)

selencemre7

Selen'in evi zaten normalde de birbirinden cici detaylar ile dolu, gezilesi bir evdir.
Birde bu parti için her yere minik detaylar yerleştirince hakikaten masal gibi bir ev olmuştu...

selencemre11

Detaylardan biri; Selen'in Cemre için hazırladığı anı defteri idi...
Hepimiz, içine; ileride Cemre hanımın okuması için minik mektuplar yazdık. :)

selencemre5

Bir diğer detay da; baby shower partilerinin olmazsa olmazı; bebek bezi pastası...
Bu nefis çalışmada; Neslihanşekerimin ellerinden çıkma...

selencemre1

Baby Shower partilerinin bir diğer olmazsa olmazı; oynanan eğlenceli oyunlar...
Selen bizler için üç oyun hazırlamıştı. Biri göbek çevresinin kaç cm. olduğunu tahmin etmece, bir diğeri bebek tombalası idi.
Ben sadece 10 dilim kağıt olan göbek çevresini 21 diye tahmin ederek, bir daha hiç bir partide kırılamayacak bir rekora imza attım bu arada :)
Son oyunumuz ise; bizi bir saat kadar dünyadan kopardı ve inanılmaz eğlenmemizi sağladı.:)
Bebek atleti boyamaca! :)
Selen bunun için bize bebek atletleri ve tekstil kalemleri hazırlamıştı, hepimiz Cemreye doğduğunda giymesi için hatıra olarak atlet boyadık, daha doğrusu birbirinden sanatsal çalışmalar yaptık. :)

selencemre4

Vee gelelim yeme içme kısmına... :)
Tamam detaylar şahane ama burası özünde bir yemek blogu, yediklerimizi söylemezsek olmaz değil mi? :)
Partilerimizde (artık çok iyi bildiğiniz üzere) hepimiz bir çeşit yapıyoruz. Öncesinde yoğun bir mail trafiği yaşandığını ve tatlı tuzlu dengesi gözeterek kıran kırana bir liste hazırlandığını söylememe gerek yok sanırım. :)
Selen tatlı ve tuzlu büfesini ayrı ayrı hazırlamış, etiketleri, servisleri en ince detayına kadar düşünmüştü, bize de getirdiğimiz lezzetleri uygun gördüğü servislere yerleştirmek kaldı.

selencemre3

Fotoğraftanda anlaşılacağı üzere biz tam bir tuzlusever grubuz! :)
Genellikle tuzlu büfesini abartıyor, tatlı büfesini en azda tutmaya çalışıyoruz.
Bu kez de, büfemiz de; her seferinde yesek de bıkmadığımız, zeytinyağlı yaprak sarma gibi klasikler ve ıspanaklı rulo salata, patatesli paşa böreği, mantarlı iç bakla salatası gibi ilk defa tattığımız lezzetler vardı.
Üzerinden epey zaman geçtiği için kim hangi çeşidi yapmıştı tam olarak hatırlamıyorum, yanlış bir şey yazmaktansa hiç yazmayayım daha iyi. :)

selencemre6

Ve; pastamız ile birlikte sadece dört çeşit ile sınırlı tuttuğumuz şahane tatlı büfemiz...

selencemre8

Her partimizin olmazsa olmazı, Münevver ablamızınşahane ötesi makaronlarıdır...
Tamamen doğal malzemeler ile ve her seferinde çeşit yelpazesini genişleterek makaronlar yapıyor bize.
Öyle ki; bu makaronlar için her seferinde kavga çıkıyor ve Münevver abla eline tabağı alıp, bize sayı ile dağıtıyor. :))

selencemre9

Tıpkı Münevver ablanın makaronları gibi, Neslihanşekerimin cheesecakeleri de bizim partilerin olmazsa olmazı. Biz onun elinden çıkan klasik bir chessecake'e razı olsak da o her seferinde yeni bir lezzet ile bizi bizden alıyor. :)
Bu sefer; tiramisu cheesecake hazırlamıştı ve tadı gerçekten olağanüstü idi. İnanın bu satırları yazarken bile ağzım sulanıyor şu anda :))

selencemre10

Ve son fotoğrafımızda; partimizin pastası...
Elbette grubumuzun pastacısı; canımın içi Yasomdan...
Bu sefer Selenin isteği üzerine şeker hamursuz hazırlamış Yasom.
Yumuş yumuş, kuş gibi hafif çilekli rulo pasta. Sadece pasta değil, Yasom aynı zamanda arkada görülen şirin cakepopsları da hazırlamıştı.
Zaten Neslihanın cheesecake'i, Münevver ablanın makaronları gibi, Yasomun cakepopslarıda parti klasiklerimiz arasına girdi bile... :)

Ve yazının sonuna geldik. Şimdi diyeceksiniz ki; "sen ne yaptın bakayım?" :)
Benimde klasiğim kısırdır aslında biliyorsunuz :) ama her ne kadar grupça kısıra bayılıyor olsak da, kendimi kısır döngüden çıkartmak istedim bu kez... :)
Ben; kurutulmuş domatesli cevizli çörek yaptım...
Tarifi fazla gecikmeden bir sonraki yazıda vereceğim...
Herkese kocaman sevgiler... :)

Kurutulmuş Domatesli Cevizli Çörek

$
0
0
Domatesli Çörek

NAMI DİĞER; CEVİZLİ DOMATESLİ POĞAÇA... :)
Selenciğimin "Hoşgelesin Cemre Partisi"ne, yılların Kısır döngüsünü kırarak :) domatesli çörek ile katıldığımı söylemiştim.
Ve tarifi yakın zamanda vereceğimi de söylemiştim. Ama bu kadar yakın olmasına, valla ben bile şaşıyorum. :)
Aslında uzun zamandır, blogu güncelleme konusunda tuhaf bir takıntım var. Denediğim her şeye, -şu meşhur reklamda ki gibi:)- "bu değil, bu olmaz, bu çok basit, bunun benzeri zaten blogda var" şeklinde yorumlar yapıyorum ve pek çok tarif fotoğrafı bile çekilmeden yenilip, unutuluyor.:)
Bu çörekler içinde; "muhtemelen yayınlamam, benzer tarifler var, hem de çok basit derler" diyordum ki...
Sevgili Adaşım beni kendime getirdi, "Adaş, niye öyle diyorsun, pek çok hanım, basit, yapılabilir tarifler arıyor internette" dedi. Aslında çok haklı...
Bende söz dinledim. :) Zaten bir Yasomdan, bir de Adaştan korkarım ben, kendileri çok farkında olmasalar bile gizli bir otoriteleri vardır üzerimde :)

Çöreklerin yapımı, inanılmaz kolay. Mayalı olmadığı için bir bekleme süresi yok. Vaktiniz varsa hamuru yarım saat kadar buzdolabında dinlendirin elbette güzel olur ama ben mesela, acelem olduğu ve sıcak sıcak götürmek istediğim için hiç bekletmeden hazırladım.
Açma, poğaça arası pufidik bir lezzet oluyor diyebilirim...
Tarif; Dr.Oetker'in paket arkası tariflerinden. Dr.Oetker'in tüm paketlerinin arkasındaki tariflere bayılıyorum, hatta temize çekene kadar ki sürede paketlerden çekmecemde mini bir çöp ev oluşuyor diyebilirim :)
Tarifte; 250 gr. margarin diyordu, ben margarin konusunda çok takıntılı değilim, gerektiğinde kullanırım ama lezzet açısından daha iyi olacağını düşündüğüm için; yarı yarıya margarin-tereyağ kullandım.
Siz damak zevkinize göre tamamen tereyağı ya da tamamen margarin ile de yapabilirsiniz...
Sıvı yağ olarak da -evde başka yağ bulundurmadığım için- zeytinyağ kullandım. :)
Kabartma tozu olarak; mahlepli kabartma tozu kullandım ve kesinlikle sizde öyle yapın derim ya da tarife bir tatlı kaşığı mahlep ekleyin.
Son önerim; üzerine çizikleri biraz daha derin yapın, ben korkudan ve nasılsa açılırlar diye :) çok az çizmişim, hayal ettiğim çörek görüntüsü yerine daha çok poğaçaya benzedi. :)

Malzemeler(ortalama 25 adet için)

Hamuru için;
  • 250 Gr. Margarin (125 gr. margarin / 125 gr. tereyağ kullandım)
  • 1 Su Bardağı Yoğurt (200 ml.lik su bardağı ile)
  • 1/2 Su Bardağı (100 ml.) Zeytinyağ
  • 1 Yumurta (akı içine, sarısı üzerine)
  • 1 Çay Kaşığı Tuz
  • 4-5 Su Bardağı (yaklaşık 600-700 gr.) Un
  • 1 Paket Kabartma Tozu
  • 1 Tatlı Kaşığı Mahlep (isteğe bağlı)
İç Harcı için;
  • 1,5 Su Bardağı (20-25 adet) Kurutulmuş Domates
  • 1 Çay Bardağı (iri kırılmış) Ceviz
  • 2-3 Diş Sarımsak
  • 2-3 Yemek Kaşığı Zeytinyağ

Yapılışı
  • Öncelikle, kurutulmuş domatesleri sıcak suda yarım saat kadar bekletin. Minik minik doğrayın.
  • İrice kırdığınız cevizleri, ezilmiş sarımsağı, zeytinyağı ve birazcık tuzu, domateslere ekleyip, karıştırın.
  • Margarin ve tereyağını iyice yumuşatın.
  • Oldukça yumuşak, margarin-tereyağ ile zeytinyağını çırpma teli ile iyice çırpın. (Karışım krema kıvamına gelinceye kadar)
  • Yoğurdu ve yumurta akını ekleyin ve homojen bir şekilde karışana kadar, biraz daha çırpın.
  • Ayrı bir kaba 2 su bardağı un, mahlep, tuz ve kabartma tozunu birlikte eleyin.
  • Unlu karışımı, yağlı karışıma ekleyin ve yoğurmaya başlayın.
  • Azar azar un eklemeye devam ederek, oldukça yumuşak bir hamur yoğurun.
  • Vaktiniz var ise hamuru buzdolabında yarım saat kadar dinlendirin.
  • Hamurdan, yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp, elinizde açın.
  • İç harçtan, 1 yemek kaşığı kadar koyup, kapatıp, yuvarlayın.
  • Yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Üzerine elinizle hafifçe bastırıp, yassılaştırın.
  • Üzerlerini bir bıçak yardımı ile çarpı şeklinde kesin.
  • Yumurta sarısı sürün ve çörek otu ile susam serpin.
  • 180 derecede, önceden iyice ısınmış fırında, üzeri ve altı turuncu oluncaya kadar yaklaşık 30-35 dk. pişirin.

Yemek Zevki Dergisi Mayıs Sayısına Konuk Oldum. :)

$
0
0
kolaj

BİR KEZ DAHA BASINDA HÜNERLİ BAYANLAR :)
Aslında şimdi bu iki başlığın altına ne yazsam bilemedim.
İkisini okuyunca; Yemek Zevki dergisinin Mayıs ayı konuğu olduğumu anladınız zaten. :)
Olsun anlatayım ben yine de... :)

Nisan ayı başında zaten instagramdan gayet samimi olduğum:) sevgili İnci, bana sıcacık bir mail gönderdi.
Mayıs ayı sayısında -anneler günü olması nedeniyle- dergide klasik anne tariflerine yer vermek ve beni konuk etmek istediklerini söyledi.
Heyecanla kabul ettim ben de. :)
Açıkçası, hem konuk olacağım için, hem de klasik de olsa yeni bir kaç tarif deneyeceğim, mutfakta zaman geçireceğim ve sonrasında sizlerle paylaşacak yeni tariflerim olacak diye çok sevindim. :)
Bunun için annemin milyon dolar değerinde ki :) tarif defterini ödünç aldım, bir kaç gün iyice karıştırdım.
Ama sonra -bir Müge klasiği olarak- annemin en çok yaptığı, kendisinin tam bir klasiği haline gelen tariflerde karar kıldım.
Yeni olarak sadece şekerpare yaptım denebilir. :)

Neler hazırladığıma gelince; eğer söz konusu anne tarifleri ise ve ben anne tarifi yapacaksam; hiç değişmez iki tarifim vardır...
Biri; Mahlepli Tuzlu Kurabiye, diğeri; Havuçlu Kek...
Öncelikle hiç düşünmeden bu ikisini yapmaya karar verdim. :)

Sonra, annemin yıllardır her gittiği yere istek üzerine yaptığı; Un Kurabiyesi, düştü aklıma...
Hatta karar verince, blogumdaki tarifi ve üzerine yazdığım yazıyı açıp okudum, "ne yapsam anneminki gibi olmuyor" demişim altı yıl kadar önce... :)
Kendi kendime dedim ki; "Müge o günden bugüne çok şey değişti, sen artık büyüdün, yaparsın onun gibi" :)
Ve oldu da hakikaten, kurabiyenin tadına baktığımda yüzümün halini görmeliydiniz, tam Ratatouille filmi gibiydi. :)
Hatta fotoğrafları çeken Özgür bey; "başta un kurabiyesi olmak üzere her şeyi çok beğendim, ilk defa bir çekimde bu kadar çok şey yedim" deyince, tamamdır dedim. :)

Ilık Patates Salatası baz olarak annemin tarifi ama ılık kısmı benim eklemem, tarifini de basit falan demeyip yayınlayacağım. :)
Etsiz Yaprak Sarma nın dergiye konuk olması tamamen tesadüf, misafir sanatçı şeklinde... :)
Kayınvalidem sağ olsun, bizim dolaptan sarmayı, dolmayı eksik etmez, o günde vardı ve ben öğle yemeği olarak ikram etmek istedim ekibe :)
İnci; "bundan güzel anne tarifi mi olur, hemen çekime alalım kendisini" dedi...

Şekerpare tarifi; zaten uzun zamandır aklımda olan şu yaz sıcakları bastırmadan yapıp, yayınlasam dediğim bir tarifti.
Hakikaten çok güzel bir tarif, gerçi yaz birden bastırdı ama olsun, yayınlayacağım yine de...

Evet hanımlar şimdi ne yapıyoruz, hemen çıkıp bir Yemek Zevki dergisi alıyoruz, değil mi? :)

Yemek Zevki Dergisi & Mayıs 2013

Ilık Patates Salatası

$
0
0
Ilık Patates Salatası

BASİT GÜZELDİR... :)
Çok sevdiğim bir sözdür bu. "Simple is the best"... Sade güzeldir ya da basit en iyisidir. :)
Yemek zevki dergisi için klasik anne tarifleri hazırladığımı ve bu tarifinde onlardan biri olduğunu anlatmıştım size.
Hakikaten basit, kolay ama hemen hemen kimsenin hayır demeyeceği gayet nefis bir lezzet. :)

Şöyle bir geriye dönüp baktım da eskiden ne bol sabrım varmış yemek pişirme konusunda. Mesela arşivimdeki patates salatasına bir baktım. Aman Allahım! :)
Onu yaptığım da harcadığım sürede ortalama bir ev hanımı üç çeşit yemek, bir de pratik tatlı konduruverir sofraya vallahi. :))
Annem hep derdi, "ay Müge işin mi yok, altı üstü patates salatası işte, doğra, karıştır olsun bitsin"... :)
O bana, ben ona kızar dururduk.
Ama gel gelelim, yıllar geçti, ben yaşlandım, işlerim çok yoğunlaştı ve her şeyde olduğu gibi bu konuda da anacığımın sözüne geldim. :)
Artık benimde hemen her yemeğim çok pratik. İşten gelince hızlıca hazırlanıp yenen türden :)

Patates salatasının tek özelliği; sosunun patatesler sıcakken eklenmesi.
Bu yüzden adına ılık diyorum. Elbette sadece ılık olarak değil, soğuk olarak da servis edebilirsiniz.
Sosu ılıkken eklemek, sosun patateslerin içine iyice işlemesini sağlıyor ve bu da lezzetini katlıyor. :)
Patatesleri haşladıktan sonra soymak zor olduğu için, ben soyulmuş ve doğranmış şekilde buharda pişiriyorum. Buhar tencereniz yoksa -biraz vitamin kaybını göze alıp- :) kabuklarını soyup, doğradıktan sonra tuzlu suda haşlamanızı öneririm. Çünkü kabuklarını soyuncaya kadar geçen sürede patatesler biraz soğuyor ve sosu tam çekmiyor.
Patates olarak da mümkünse, taze, mini patates tercih edin derim.
Biber olarak kırmızı biber de kullanabilirsiniz, süslemek içinde kiraz domates ve ceviz ya da arzunuza göre salatalık vs. ile de süsleyebilirsiniz.
Misafirlerinize ılık olarak ikram etmek istiyorsanız, önerim; ayrı bir kapta salatayı, bir başka kapta sosu hazırlayın. İkram etmeden hemen önce patatesleri haşlayıp, hepsini servisten önce buluşturun. :)

Malzemeler(4 kişilik)
  • 8-10 Adet (taze, mini)Patates
  • 3-4 Yaprak Kıvırcık
  • 1 Adet Sivri Biber
  • 2-3 Dal Taze Soğan
  • 2-3 Dal Maydanoz
  • 2-3 Dal Taze Nane
Sosu için;
  • 5-6 Yemek Kaşığı (1/2 çay  bardağı) Sızma Zeytinyağ
  • 1 Adet Limon Suyu
  • Tuz-Karabiber

Yapılışı
  • Kıvırcık, biber, soğan, maydanoz ve naneyi yıkayıp, ince ince doğrayın, hepsini güzelce karıştırın.
  • Patateslerin kabuklarını soyup, iri iri doğrayın. Mümkünse buharda ya da bol tuzlu suda haşlayın.
  • Ayrı bir kapta sos malzemelerini karıştırın.
  • Haşlanan patatese henüz çok sıcakken sosu gezdirin ama karıştırmayın.
  • Patatesler biraz ılınınca, salatayı da ekleyip, güzelce karıştırın.
  • Ilık ya da soğuk servis edin.

Ilık Patates Salatası

Şekerpare

$
0
0
sekerpare1

KLASİK GÜZELDİR... :)
Öncelikle yazıma -izninizle- "heyyo, heyyo" diye başlamak istiyorum. :)
Blogumu böyle sık sık güncellemek, hele de tarifler eklemek beni nasıl mutlu ediyor tahmin edemezsiniz.
Yani hava mis, hayat güzel trallala, şeklinde sevgi kelebeği gibi dolaşıyorum ortalıkta. :)
Demek ki benim kendime gelmem için bir proje lazımmış, birilerinin bana; "hadi pişir, geliyoruz" demesi gerekliymiş. :)
Bunun için Yemek Zevki dergisi ekibine, sevgili İnciye ne kadar teşekkür etsem az. :)

Şekerpare tarifi yayınlamakta çok geç kaldığım bir tarif...
Belki inanmayacaksınız ama tam üç yıl önce öğrendiğim, bir iki kez yaptığım ama fotoğrafı çekilemeden bittiği için yayınlayamadığım bir tarif.
Hatta annem benden alıp, meşhur tarif defterine yazmış ve defalarca denemiş.! :)
Benim tarifi hatırlamam ise; anneme "klasik tarifler lazım, defterini ödünç verir misin?" deyip, o defterde bu şekerpare ile karşılaşmam şeklinde oldu.
Müge dedim; "bu bir işaret, bugün yap sen bu işi" :)

Tarif; tam, klasik bir şekerpare. Hani şu sadece bayramlarda, büyüklerimizin yapabildiği türden. :)
Malzemeleri de; haliyle klasik, bol margarinli :)
Ben bu haliyle yani orijinal sevdiğim için hiç tereyağı ile denemedim, mutlaka ki güzel olur ama dediğim gibi ben bu haliyle seviyorum ve margarin ile yapıyorum.
Sadece margarin ya da sadece tereyağı ile yapmak istemezseniz; yarı yarıya eklemek gayet güzel bir çözüm olabilir. Sıvıyağ olarak da zeytinyağı eklemeniz mümkün.
Hatta, ben bunu biraz modernize edeyim deyip, şerbetine bir paket vanilya ya da bir limon kabuğu rendesi de eklemek mümkün. :)
Tarifin en önemli püf noktası; tatlının çok sıcak, şerbetinin ise soğuğa yakın ılık olması.
Ben önce şerbeti pişiriyor, sonra tatlıyı hazırlamaya başlıyorum.
Böylelikle, hazırlanma ve pişme süresinde, şerbette yeterli ılıklığa gelmiş oluyor.

Önümüz yaz, çok ağır olur bu şimdi diyebilirsiniz.
Demeyin :)
Yaz ama aynı zamanda Ramazan. Sizde benim gibi iftardan sonra şöyle kallavi bir tatlı iyi gider diyenlerdenseniz ya da pastaları, cheesecakeleri değil de, klasik Türk tatlılarını seven misafirler ağırlayacaksanız, bu tarifi not alın derim. :)

Malzemeler(ortalama 45 adet)

Hamuru için;

  • 250 Gr. (1 paket) Margarin
  • 1 Çay Bardağı Sıvı Yağ
  • 8 Yemek Kaşığı (silme) Pudra Şekeri
  • 2 Adet Yumurta (birinin sarısı üzeri için ayrılacak)
  • 4 Yemek Kaşığı (tepeleme)İrmik
  • 4-5 Su Bardağı (ortalama) Un
  • 1 Tutam Tuz
  • 1 Paket Kabartma Tozu
  • 1 Paket Vanilya

Şerbeti için;

  • 5 Su Bardağı Toz Şeker
  • 4 Su Bardağı Su
  • 1/2 Limon Suyu

Yapılışı

Öncelikle şerbeti hazırlayalım.

  • Su ve şekeri bir tencereye koyun ve orta ateşte kaynayana kadar sürekli karıştırın.
  • Şeker eriyip, karışım kaynamaya başlayınca karıştırmayı bırakın ve kısık ateşte 10 dk. kaynatın.
  • Limon suyunu ekleyin ve 3-4 dk. daha kaynatın.
  • Ocağı kapatıp, şerbeti ılınmaya bırakın.

Şerbet ılınırken, hamuru hazırlamaya başlayalım.

  • Margarini oda sıcaklığında iyice yumuşatın.
  • Yumuşak margarini ve pudra şekerini çırpma teli ile krema kıvamına gelinceye kadar çırpın.
  • Sıvıyağ, bir yumurta ve bir yumurta akını ekleyip, biraz daha çırpın.
  • 2 su bardağı kadar un ve diğer malzemeleri de ekleyip, yoğurmaya başlayın.
  • Azar azar un eklemeye devam ederek, oldukça yumuşak ele yapışmayan bir hamur yoğurun. Vaktiniz var ise hamuru buzdolabında yarım saat kadar dinlendirin.
  • Hamura ister yuvarlak, ister elips şekli vererek tepsiye dizin. (tepsiyi yağlamanıza gerek yok)
  • Üzerlerine biraz yağ ile incelttiğiniz yumurta sarısını sürün.
  • İsterseniz üzerlerine birer fındık ya da ceviz koyun ya da sadece çatalla çizikler yapın.
  • 180 derecede önceden 15-20 dk. kadar ısıttığınız fırında, ortalama 25-30 dk. üzerleri ve altı kızarana kadar pişirin.
  • Şekerpareler fırından çıkar çıkmaz, hiç beklemeden üzerine soğuk-ılık şerbeti gezdirin ve şerbetini çekene kadar bekleyin.


Şekerpare


Tahin Helvalı Kek ve Dünya Pişirme Günü

$
0
0
Tahin Helvalı Kek

DÜNYA PİŞİRME GÜNÜ ve ŞİŞMAN YUNAN PASTAM :)
Kısa bir aradan sonra yine beraberiz :) Ne güzel değil mi keşke hep bu hızda devam etsek diyorum, amin diyorum :)
Geçen yazıda demiştim ya; "bana mutfağa girmek için bir bahane lazımmış, birilerinin bana; pişireceksin! demesi lazımmış" diye... :)
İşte yine aynen öyle bir durum...
Yemek zevki dergisinden sonra, bu hafta bir başka keyifli projenin içinde buldum kendimi...

Tüm dünyada ilk kez geçen yıl kutlanmaya başlanan "Dünya Pasta ve Kek Günü", pasta severlerin pişirme tutkularını paylaşmalarının keyifli bir yolu olarak ortaya çıkmış. :)
18-19 Mayıs Cumartesi-Pazar günlerinde tüm dünyada eş zamanlı olarak kutlanacak etkinlikte, dileyen herkes kendi #cesurkekim tarifini pişirecek ve birbirinden güzel hediyeler kazanma şansına sahip olacak. :)
Bunun için yapmanız gereken tek şey; Dünya Pasta ve Kek Günü sayfasına girip, hazırlanan 100 tariften beğendiğiniz birini seçmek, hazırlamak ve paylaşmak... :)

Peki ben bu projenin neresindeyim? :)
Gururla söylüyorum ki tam ortasında... :)
Proje için; dünyanın çeşitli ülkelerinden 100 kişi "ülke elçisi" olarak seçilmiş ve Türkiye'deki elçilerden biri de benim :)
Açıkçası projenin sayfası oluşmadan önce yaptığımız görüşmelerde -sanırım olayın ciddiyetinin çok farkında olmadığım için- çok da heyecanlanmamıştım. :)
Ama sayfa hazırlanıp yayına sunulduğunda; tüm dünyadan ünlü şefler ve bloggerlar ile aynı platformda olmak, ülkemi temsil etmek ve 6. sırada olmak gerçekten göğsümü kabarttı.!! :)

Proje kapsamında ülke elçisi olarak bir tarifimle yer almak dışında, benimde listeden tarifler seçip, sizlerle paylaşmam gerekiyor.
Bunun için listeyi uzun uzun inceledim, işim gereği çok fazla pasta, krema pişirdiğim için açıkçası pastalara biraz uzak durdum. :)
Gözlerim; şöyle pratik, kolay malzemeler ile çabucak hazırlanabilecek tarifler aradı.
Sonunda, Yunanlı Eva Monohari'nin Helvalı Şişman Keki ve İsveçli Els Debremaeker'in Portakallı Madlen'in de karar kıldım. :)

Sizlerle paylaşacağım ilk tarif; Tahin Helvalı Kek...
Malzemeleri klasik, bildiğimiz kek malzemeleri...
İçindeki helva keki ağırlaştırır sanıyordum ama tam tersi gayet hafif, biraz ekmekimsi kıvamda lezzetli bir kek oldu.
Helva olarak; ben fıstıklı helva kullandım ama arzunuza göre sade, kakaolu helvada kullanabilirsiniz.
Margarin tarifin olmazsa olmazı :) Çünkü bu projede ki ana sponsorumuz; Sana...
Bende zaten Sana hamur işi markasını çok severim ve kullandım ama margarin tercih etmiyorsanız tereyağı ile yapabilirsiniz.
Yapılışı biraz el oyalıyıcı yani klasik kek gibi, yumurtaları şekerle çırp, sütü ekle, kuru malzemeleri ekle şeklinde değil. :)
Ben kuralına uygun olarak yani el oyalayıcı haliyle yaptım ama sizlerden; "Müge valla ben klasik kek gibi yaptım, gayet güzel de oldu" şeklinde bir yorum gelirse çok şaşırmayacağım. :)


Kek harcı oldukça fazla oluyor, ben 20 dilimlik klasik kek kalıbı kullanmama rağmen ortasından tepsiye bir bardak kadar taşmıştı. Önerim; eğer varsa kocaman ayarlanabilir kelepçeli bir kalıp kullanmanız ya da kek harcını iki küçük kalıba paylaştırarak aynı anda pişirmeniz olabilir.
Birde benim gibi acilen fotoğraf çekmem lazım diyerek kek fırından çıkar çıkmaz, ızgara üzerine almaya kalkmayın, parçalanır. :)
Üzerine fındık kırıkları serpebilir ya da sade olarak pişirebilirsiniz.
Ben portakalım olmadığı için, 1 tatlı kaşığı portakal aroması kullandım ve damla sakızı da kullanmadım.
Tarif Yunanlı olduğu için damla sakızı kaçınılmaz elbette ama beni biraz tanıyanlar damla sakızlı herhangi bir şeyi ağzıma bile sürmediğimi bilir. :)
Son notum; orijinal tarifte üzerine beyaz çikolatalı bir ganaş hazırlanmıştı, ben başta da dediğim gibi pasta değil kek olarak yemek istediğim için yapmadım. Siz damak zevkinize göre, çikolata sosu ya da pastacı kreması gibi kremalar ile servis edebilirsiniz elbette...

Malzemeler

  • 200 gr. Margarin (Sana Hamur işi kullandım)
  • 60 gr. (yarım su bardağı) Pudra Şekeri
  • 500 gr. (4 su bardağı) Un
  • 400 ml. (2 su bardağı) Süt
  • 4 Adet (iri) Yumurta
  • 1 Adet Portakalın Kabuğu ve Suyu
  • 200 gr. Tahin Helvası (fıstıklı kullandım)
  • 1 Paket Kabartma tozu
  • 1 Paket Vanilya
  • Bir Tutam Tuz

Yapılışı
  • Oda sıcaklığında iyice yumuşamış olan margarini, pudra şekeri ile birlikte mikserle 1-2 dk. karışım mayonez kıvamına gelinceye kadar çırpın.
  • Yumurta aklarını ve sarılarını ayırın.
  • Yumurta sarılarını teker teker, (her eklemede mikser ile çırparak) yağlı şekerli karışıma yedirin.
  • Helvayı çatalla ezin.
  • Karışıma; ezilmiş helvayı, rendelenmiş portakal kabuğunu ve suyunu ve vanilyayı ekleyin. Mikserle düşük devirde biraz karıştırın.
  • Cam kasede yumurta aklarını bir tutam tuz ile köpürtün. (minik fotoğraftaki gibi)
  • Yumurta aklarını silikon bir spatula ile, mümkün olduğunca söndürmeden, katlama yöntemi ile helvalı karışıma yedirin.
  • Ayrı bir kaba unu ve kabartma tozunu iki kere eleyin.
  • Unu ve sütü 3 aşamada her seferinde çırpma teli çırparak yedirin. (Her seferinde unla başlayın, yani unu ekleyip, çırpın, sütü ekleyip çırpın şeklinde...)
  • Kullanacağınız kek kalıbını katı yağ ile yağlayıp, un serpin. (ben kalıplarımı sıvı Becel Pratik ile yağlıyorum, hakikaten çok pratik oluyor)
  • Karışımı kalıba boşaltın ve 180 derecede önceden iyice ısınmış fırında 50-55 dk. üzeri iyice turuncu oluncaya kadar pişirin.

Tahin Helvalı Kek

Portakallı Madlen Kek

$
0
0
madlen2

MEKİK GÖRÜNÜMLÜ MADLEN :)
World Baking Day & Dünya Pişirme Günü etkinliğinden size bir önceki yazımda uzun uzun söz etmiştim.
O yüzden şimdi direk konuya giriyorum. :)
Etkinlik için pişirdiğim ikinci tarif; çikolatalı portakallı madlen.
Tarifin sahibi; İsveçli blogger, Els Debremaeker...

Tarif ilk önce pratikliği ile pişirdikten sonra da lezzeti ile benden tam not aldı. :)
Aslında bu tarifin en önemli ve belki de tek özelliği; istiridye kabuğu şeklinde mini kek kalıbında pişirilmesi ve madlen adını da buradan alıyor. :)
Ama benim madlen kalıbım yoktu. :(
Tarifi de yapmayı kafaya koymuştum bir kere, bende mekik kalıbında pişirdim.
Oldu mu, oldu. :)
Yani gayet rahat bir şekilde toparlarsam :) eğer madlen kalıbınız yok ise dert etmeyin, her türlü kalıpta olur, yeter ki siz, pişirmek isteyin. :)

Tarifte ufak tefek değişiklikler yaptım elbette. Örneğin, yumurtalar gözüme küçük göründüğü için 2 yerine 3 tane  kullandım. Şeker kamışı yerine, pudra şekeri kullandım ve ölçüsünü de biraz arttırdım. Kabartma tozuna gerek olmadığını düşündüm ve kullanmadım. :)

Portakal kabuğu rendesi yerine, 1 tatlı kaşığı portakal aroması ekledim. Bu şekilde de gayet güzel oldu ama evde portakal varsa ilk önerim; portakal kabuğu rendesi ile yapmanız olur.

Silikon kalıpları aslında yağlamaya gerek yok ama biraz garantici olduğumdan, ne olur ne olmaz diye sıvı margarin ile biraz yağlıyorum. :)

Üzerlerine isterseniz bütün halde ceviz ya da fındık, badem vs. ekleyebilirsiniz.
Pişirme süresine dikkat edin, 13-14 dk.dan fazla pişirmeyin. İçinde çikolata olduğu için, çok pişirirseniz kuru bir kek oluyor. Batırdığınız kürdan hafif kirli çıksın hatta gayet normal. :)

Malzemeler

  • 100 gr. Margarin (Sana Hamur işi kullandım)
  • 3 Adet Yumurta (yumurtalar büyük ise 2 de kullanabilirsiniz.)
  • 2 Çay Kaşığı Bal
  • 1 Portakal Kabuğu Rendesi
  • 100 gr. Pudra Şekeri (1 Su bardağından 1 parmak eksik)
  • 70 gr. Bitter Çikolata
  • 100 gr. Un (1 Su bardağından 1 parmak eksik)
  • 1 Yemek Kaşığı (silme) Kakao
  • Bir Tutam Tuz

Yapılışı
  • Margarini ve çikolatayı çok kısık ateşte (ya da düşük ısıda ki mikro dalga fırında) eritin. Hafif ılınıncaya kadar bekleyin.
  • Yumurtaları teker teker karışıma ekleyin ve her eklemede çırpma teli ile iyice çırpın.
  • Karışıma, bal, portakal kabuğu rendesi, pudra şekerini ekleyin ve biraz daha çırpın.
  • Un, kakao ve tuzu birlikte eleyin. Karışıma ekleyin ve çok az daha çırpın.
  • Kullanacağınız kalıbı yağlayın ve karışımı çok fazla doldurmayacak şekilde pay edin.
  • 180 derecede önceden iyice ısınmış fırında 12-13 dk. pişirin.

madlen3

Madlen kekinizi, çeşitli kalıplar ile de pişirebileceğinizi söylemiştim. Mekik şeklinde ya da muffin kalıbında...
Ben bir kısmını, ortası çukur mini silikon kalıpta pişirip, üzerlerini portakal reçeli ile süsledim.
Aynı şekilde, arzu ettiğiniz bir pastacı kreması, krem şanti ya da bitter ve beyaz çikolatalı hazır soslar ile de servis edebilirsiniz.
Seçenek çok... :)

Pakmaya ile "Mutfağın Yıldızı Kim Olacak" Yarışması...

$
0
0

ACABA MUTFAĞIN YILDIZI KİM OLACAK? :)
Herkese kocaman bir merhaba!
Ama biraz mahçup, utangaç ve çekingen bir merhaba bu...
Blogumu çok ihmal ettim, farkındayım. sitem dolu yorumlarınız, mailleriniz bana sık sık hatırlatıyor bunu.
Mazeretlerin arkasına sığınmayacağım, yoğunum, kurslar, ev, ofis vs. diye, ama inanın öyle.
Peki en büyük suçlu kim biliyor musunuz? Şu sosyal medya!
Bu aralar yakın çevreme en çok dertlendiğim konu bu; sosyal medya çıktı, mertlik bozuldu diyorum. :)
Eskiden, eşimin deyim yerinde ise tepesine dikilir, hazırladığım yemeklerin, kurduğum sofraların fotoğrafını çekmesi için baskı yapar, sonra onları bir güzel düzenler ve anılarım ile birlikte uzun uzun sizinle paylaşırdım.
Şimdi öyle mi, al telefonu eline, çek sofranın fotoğrafını, koy instagrama, bitti gitti.
Ne yazı yazmak ne bir şey.
Tembellik çöktürdü bize bu yenilik diyorum :))

Hatırlarsanız bir önceki yazılarımda; "demek ki benim mutfağa girmem için bir bahane lazımmış, birilerinin bana hadi hazırlan, geliyoruz, demesi lazımmış" demiştim.
Yemek Zevki Dergisi çekimi ve World Baking Day etkinlikleri bu anlamda süper olmuştu blogumu hareketlendirmek için.
Şimdide yepyeni bir projenin heyecanı var hayatımda...


Pakmaya firması ile pek yakında, çok şeker videolar çekeceğiz, birbirinden lezzetli tarifler hazırlayıp, canlı canlı sizinle paylaşma şansım olacak.
Bunca zamandan sonra tekrar mutfakla haşır neşir olmak, pişirmek, taşırmak ve en önemlisi blogumu güncelliyor olmak harika olacak.!


Ama ondan önce sizlerle harika bir yarışmayı paylaşmak istiyorum.
Pakmaya'nın düzenlediği ve jürisinde benimde olduğum;
MUTFAĞIN YILDIZI KİM OLACAK yarışması...
Yarışmaya katılmak çok kolay, tüm detaylar www.mutfaginyildizikimolacak.com sayfasında mevcut.
Tek yapmanız gereken, üye olup, tarifinizi / tariflerinizi eklemek.
Yarışmanın sonunda birbirinden değerli hediyeler sizi bekliyor.!
Üstelik sadece yarışan tariflere değil, onları izleyen, beğenen, öneren kişilere de harika hediyeler var.!

Haydi hanımlar, beyler heyecanla tariflerinizi bekliyoruz.!

Herkese kocaman, sevgiler...

Müge Hüner'in Baby Shower Partisi :)

$
0
0
mugesbabyshower-44

VE NİHAYET BENİM PARTİM... :)
Sözlerime nereden başlasam bilemedim, son bir saattir nasıl başlasam diye düşünüyorum. :)
Uzun zaman bloga yazı yazmayınca, yeni bir tarif ya da paylaşım yapmayınca insan kendi bloguna yabancılaşıyor sanki, bir mesafe oluşuyor, ne yapıp edip bu duygudan kurtulmak, ilk göz ağrım, canım bloguma tekrar eskisi gibi yazmak istiyorum, diyorum, kısmet diyorum, Amin! diyorum. :)

Ve sonunda sözlerime nasıl başlayacağımı buldum;
Çok şükür!!  Binlerce şükür!! :)
Evet en doğru giriş cümlesi bu olmalı.
Beni sosyal medyadan takip edenlerin yaklaşık bir buçuk ay önce öğrendiği, blog takipçilerim ile paylaşmak için ise bugünü, bu yazıyı beklediğim bir haberim var. :)
Ben hamileyim a dostlar!:)
Yıllardır süren evlat hasretimiz, Rabbim nasip ederse yaklaşık bir ay sonra sona erecek.
Ailemize minik bir şehzade katılacak. :)
Bu satırları yazarken keşke beni görebilseniz, nasıl heyecanlıyım, nasıl ellerim titriyor, gözlerim doluyor bir bilseniz...
İçimden yazdığım her cümlenin sonuna, bir nevi nokta koyar gibi, çok şükür diye yazmak geliyor ama sizi sıkmak istemiyorum. :)

Bugün sizlerle çok özendiğim, öncesinde tam iki ay boyunca detayları planlamak ile uğraştığım Baby Shower partimi paylaşacağım. Hemde uzun zaman ara vermenin acısını çıkartır gibi bol! fotoğraflı bir yazı ile :)

Baby Shower partim cidden çok güzel oldu. :) "İnsan kendi partisi içinde böyle bir cümle kurar mı canım" demeyin, her şey içine sinerse, hayal ettiği her şey gerçek olursa, kurar elbette. :)
Beni tanıyanlar bu partiyi yıllarca nasıl hevesle beklediğimi, hayali ile yaşadığımı biliyorlar,bu nedenle her şey eksiksiz olsun istedim.

İşin ehli profesyonel arkadaşlarım ile Pembe Mavi Şekerler ile çalıştım. Yani işimi hiç şansa bırakmadım. :) Bir parti hazırlığını her şeyi ile kendiniz yapmaya kalkarsanız (ki daha önce böyle tecrübelerim var) mutlaka bir şeyler eksik kalıyor.
Eminim hayalimdeki tüm detayları oturup kendim yapmaya çalışsaydım; partide şöyle cümlelerim havada uçuşacaktı; "ya aslında şurada da şu olacaktı ama zamanım yetmedi""şunu alacaktım ama yoğunluktan gidemedim""birde şunlar olacaktı ama hastaydım bu hafta halim yoktu" gibi, gibi...
Kaldı ki aynen öyle oldu, parti haftası iki gün yataktan çıkamayacak kadar ağır grip oldum.

Pembe Mavi Şekerler; ile çalışınca tüm bu cümleler ortadan kalktı. Ben sadece, en ince ayrıntısına kadar hayallerimi söyledim, hepsi bu!
Öncelikle; hayalimdeki sarı renk ve kuşlu, kafesli temanın davetiyesini ve görselini hazırladılar, sonrasında ise su gibi aktı her şey. Tüm isteklerime, hatta tüm şımarıklıklarıma, kaprislerime gık demediler, gece gündüz çalıştılar. Hem benim istediğim, hayal ettiklerimi müthiş bir zevk içeren detaylar ile hayata geçirdiler hem de benim; "ne yapsam" diye kararsız kaldığım (hediyelik pusetler gibi) noktalarda süper fikirler ürettiler.
Böylelikle ben o gün partide, sanki kendi evimde misafirmiş gibi dolaşıp, sürekli "evet, her şey hayalimdeki gibi oldu" deyip durdum.:)
Canım arkadaşlarıma bu vesile ile bir kez daha canı gönülden, yürekten teşekkür ediyorum ve sizlere tüm organizasyonlarınız için mutlaka Pembe Mavi Şekerler'e danışmanızı tavsiye ediyorum. :)

  mugesbabyshower-37

Partimin her detayına ayrı özendim ama hobim ve artık işim gereği elbette en önem verdiğim kısım tatlı büfesi idi. :)
Sarı ve kahve tonlarında, göz yormayan, sade bir masa hayal ettim ve sonuç benim oldukça tatmin edici idi. :)
Kurabiyeleri, cupcakeleri, maket pastayı ve mini kup pastaları kendim hazırladım.
Elbette her partimizde olduğu gibi çeşitlerin hazırlanmasında canım arkadaşlarımında sonsuz desteğini aldım.
Pastamın üzerindeki muhteşem figürü canım Nesrin'cim hazırladı, makaronları Münevver ablacım, ve müthiş lezzetli cakepopslar ile ekler pastaları da canımın içi Yaso'm yaptı.
Hem renkleri gözlere hitap eden hem de yiyen herkesten tam not alan müthiş lezzetleri ile çok cici bir tatlı büfem vardı. :)

mugesbabyshower-6-1

mugesbabyshower-5

mugesbabyshower-7

mugesbabyshower-31

mugesbabyshower-35

Tatlı büfemizden detaylar...

mugesbabyshower-24-1

Pastayı bugünün anısı olarak; uzun süre saklamak istediğim için maket pasta olarak hazırlamak istedim. Açıkçası tüm partilerde pasta kesme işlemi hep en sona kaldığı ve genelliklede midelerde yer kalmadığı için :) biraz da böyle düşündüm. :)
Ama bir parti ne olursa olsun pastasız da olamaz, o yüzden, muzlu ve portakal aromalı bu mini pastacıkları hazırladım. :)

mugesbabyshower-23

Ve küçük bir detay...
Pastayı bu şekilde tahta kaşıklar ile sunmak istedim ve Pembe Mavi Şekerler tam istediğim boyda özel üretim kaşıklar temin etti ve hiç üşenmeden tek tek üzerlerine yazılarını yazdı. :)

mugesbabyshower-40-1-1

Tuzlu büfesini; hemen her soframda olduğu üzere, minimum çeşit olarak düşündüm. Annemin, kayınvalidemin ve cici arkadaşlarımın katkıları ile az ama öz çeşitli, doyurucu, lezzetli bir büfemiz vardı. :)

mugesbabyshower-12

mugesbabyshower-11

mugesbabyshower-32

Tuzlu büfesinden detaylar...

mugesbabyshower-19-1-2

Gelelim süsleme ile ilgili detaylara...
Avizelerden sarkan ponponlar ve kuşlarım, kapı üstü yazılarım ve evin her yerine serpiştirdiğimiz kuş kafesleri gerçekten çok cici bir görüntü oluşturdu. :)

mugesbabyshower-21

mugesbabyshower-20

Ertesi sabah tamamlanacak eksikleri saymazsak :) evin geceden hazırlanmış hali...

mugesbabyshower-2

Bu ayaklı afişi aslında dış kapı için düşünmüştük, fakat elime ulaştığında, o kadar bayıldım ki; onu kapıya koymaya kıyamadım ve hep gözümün önünde olmasını istediğim için salona yerleştirdim. :)

mugesbabyshower-28

mugesbabyshower-30

Bir baby shower partisi elbette bebek bezi pastası olmadan olmaz.!:)
Bebek bezi pastasını Pembe Mavi Şekerler elleri ile hazırladı ve bence çook cici oldu.
Üzerindeki kuş kafesini ise; a dan z ye her şeyi ile yine Pembe Mavi Şekerler  hazırladı (dikkatinizi çekerim ham ahşabı boyamak sureti ile) ve ortaya tam bir sanat eseri çıktı bence.
Yıllarca evimin en güzel köşesinde duracak bu kafes! :)

mugesbabyshower-3

Ve Anı Defterim...
Defteri kursiyerlerimden Banu hanımın eşi hazırladı. Kurabiye kursuma geldiğinde; not almak için getirdiği defterini çok beğenmiş ve "partim için bir defter hazırlayabilir misiniz?" diye sormuştum.
Sağolsunlar; derisinin renkleri, dizaynı ile a dan z ye, hayal ettiğimin çok üstünde bir defter oldu. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. :)

mugesbabyshower-15

mugesbabyshower-15-1

Tatlı büfesindeki çeşitleri kutuda değil, açıkta servis etmek istediğim için; her ürüne özel kutular olsun istedim ve onlar için ayrı bir köşe hazırladım. Cupcakeleri ve makaronları; asetat kutuda, kurabiyeleri ise mini kesekağıdı ile evine götürdü misafirler...

mugesbabyshower-17

Tüm hediyeleri ise; Müge markalı karton çantalar içinde götürdüler... :)

mugesbabyshower-39

mugesbabyshower-39-1

Tüm hediyeleri demişken; misafirlerime kalıcı bir hediye de vermek istiyor ama ne olacağına bir türlü karar veremiyordum, bu noktada Pembe Mavi Şekerler bu mini puset önerisi ile geldi ve bence el emeği, göz nuru çok cici bir hediye oldu. :)

mugesbabyshower-13

Konu hediyelerden açılmışken; oynadığımız oyunların sonunda misafirlerime minik birer hediye vermek istedim. Bu çantaların içinde de o hediyeler var. :)

mugesbabyshower-18-1

Partiye sadece arkadaşlarım davetli olduğu için, anneler haricinde aile büyüklerini çağıramadım.
Ama aile büyükleri için; içinde tüm ikramların ve hediyelerin olduğu, çantalar hazırladım. :)

mugesbabyshower-14

Fotoğraf çekilirken çok eğlendiğimiz, neşeli gözlüklerimiz. :)

mugesbabyshower-1

Misafirlerimiz bizim prens efendi için birer zıbın boyadılar. Bu zıbın boyama işi hakikaten çok eğlenceli :) sonrasında da, bebeğe her giydirdiğinizde arkadaşlarınızı andığınız çok şeker bir hediye oluyorlar. :)

mugesbabyshower-19

mugesbabyshower-19-1

Ve yine bir baby showerin olmazsa olmazları...
Eğlenceli oyunlar... :)
Bebek tombalası, kilo ve bel çevresi tahmini ve pirinç oyunu olmak üzere, toplam dört oyun oynadık.

mugesbabyshower-72-1

Herkesin en çok eğlendiği de; bu pirinç içinde toka bulma oyunu idi.! :)
İstisnasız herkesin önce çok kolay diye düşündüğü ama kasenin başına oturunca; "oo amma zormuş" dediği çok eğlenceli bir oyun oldu. :)

mugesbabyshower-57

Partimin mimarları, çalışkan arıları, canım arkadaşlarım; Pembe Mavi Şekerler...
Bu arada dikkatinizi çekerim pek çok kişi isteğim üzerine sarı tonlarında bir şeyler giydiler ama kelimenin tam anlamı ile konsepte uygun tek kişi; minik prenses Yağmur hanımdı.! :)

mugesbabyshower-67

Sevgili eşim; Sinan... Parti öncesi, özellikle son hafta, tüm kaprislerime gık bile demedi ki, kendisini tanıyanlar bunun olağanüstü bir durum olduğunu hemen anlayacaktır!:)
Bu arada; bebeğimizin adı da Sinan olacak...
Yani bu fotoğrafta aslında üç kişi, bir görünen, bir de görünmeyen iki Sinan var.!:)

mugesbabyshower-98

Bence bir partinin en güzel yanlarından biri; gelen birbirinden cici hediyeleri açmak. Hepsi öyle şeker ki, bir an önce meleğimize kavuşmak ve bu cicileri ona giydirmek için sabırsızlanıyorum. :)

mugesbabyshower-85

Kadroda erken gidenler nedeniyle; üç dört eksiğimiz olsa da günün en anlamlı pozlarından biri...
Hepsi birbirinden değerli, canım arkadaşlarım... :)

Partinin tüm fotoğraflarını bloga yüklemek ne yazık ki mümkün olmadı, hatta haddinden fazla bile yükledim ve muhtemelen sizler bakmak isterken biraz sorun olacaktır. :(

Tüm fotoğraflara eksiksiz olarak ve tam boyutta bakmak isterseniz;
bu linki tıklayabilir yada aşağıdaki slide show ile (önce ortadaki ok tuşuna, sonra sağ alt kutucuğa tıklayarak) tam boyda izleyebilirsiniz...

Bir sonraki yazım; inşallah, hastane odası süslemeleri olacak. O zamana kadar sizden tek isteğim hayır dualarınızı eksik etmemeniz...
Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. :)


Hoşgeldin 2014! :)

$
0
0
kahvaltisofrasi2014

YENİ YILIN İLK KAHVALTI SOFRASI...
Herkese kocaman, gönülden bir merhaba!:)
İtiraf edin biraz şaşırdınız değil mi? :)
Hem bu blogun bu kadar kısa ara ile güncellenmiş olmasına hem de baby shower partisi yazımda; "bir sonraki yazım, hastane odası süslemeleri olacak" dediğim için...
Ama oldu işte!... Doğumu beklerken çalışmaya ara vermiş olmanın rahatlığı ile sanırım bu ay ekran karşısında daha bol zaman geçireceğim ve bu da tahminlerimin tersine bloguma daha fazla zaman ayırabileceğim demek. :)

Öncelikle bu yazının ana konusunu söyleyeyim! :)
Kocaman ama çok kocaman, yürekten, canı gönülden teşekkür etme isteğim...
Baby Shower Partimi anlattığım yazıya gelen yorumlar, beni ne kadar duygulandırdı, okurken nasıl mest etti anlatamam size. Her yorumu okumayı bitirdiğimde; Amin, inşallah, ay çok teşekkürler deyip durdum kendi kendime... :)
Tam o yazının altına yorum olarak bir şeyler yazıyordum ki, aklıma yeni bir yazı yazmak geldi ve bu şekilde teşekkür etmek.
Gerçekten tüm o muhteşem yorumlar için ve benim için altından değerli dualarınız için ne kadar teşekkür etsem az. Biliyorum ki doğum sürecinde o kıymetli dualar, nur olup üzerime yağacak, koruyacak beni.
Çok çok teşekkürler ve Allah razı olsun diyorum canı gönülden...
Ne mutlu bana ki blog yazdığım yıllar içinde, sadece, okuyucularım, takipçilerim değil, bildiğin dostlarım oluşmuş. Benim için dua eden, güzel dileklerde bulunan, süper öneriler içeren samimi mailler yazan, "sizi tanımadan seviyorum" diyen...
Bu bir insan evladı için nasıl bir zenginlik anlatamam, kelimeler ile anlatmak çok zor.
Çok sağ olun, iyi ki varsınız!...

Birde, baby shower partimi yazarken blogumu ne kadar özlediğimi fark ettim a dostlar!:)
Tamam instagram ve twitter dan sürekli bir iletişim içindeyim herkesle ama blogun tadı hiç bir şey de yok. Buraya yazmak bambaşka!
O yüzden yeni bir tarif ya da fikir veren bir sofra fotoğrafı olmasa bile elimde, yine de bir şeyler yazmak istedim.
Yazıyı da fotoğrafsız bırakmak olmazdı :) işte bu yüzden, dün arkadaşlarımıza, eşimle birlikte çabucak kurduğumuz kahvaltı sofrasının fotoğrafı konuverdi tepeye.
Yeni yılın ilk kahvaltısı, hamileleri de iki kişi sayarsak altı kişi ile kuruldu bizim evde :) sonrasında diğer katılan arkadaşlarımız ile film keyfi ve akşam yemeği ile devam etti...

Yorumlarda ve maillerde çok sorulan bir soruya da buradan yanıt vereyim istedim.
Bebeğin adı neden Sinan, neden eşimin adı diye soranlarınız olmuş. :)
Bu kararı çok yıllar önce, daha evlenmeden almıştık.
Çocuklarımıza kendi isimlerimizi koyacağız diye, yani kız olursa; Müge, erkek olursa; Sinan...
Dolayısı ile ultrasonda bebeğimizin cinsiyetini öğrendiğimiz anda ismi de belli idi, "Sinan geliyormuş" dedik.:)

En kısa zamanda yeni bir yazı ile görüşmek dileğiyle, hepinizi kucaklıyorum... :)

kahvaltisofrasi2014-1

Kahvaltı sofrasındaki lezzetlerin tarifleri blogumda mevcut.
Ispanaklı börek tarifi için buraya, çeşnili zeytinyağ tarifi için buraya, kahvaltılık acılı ezme tarifi için buraya tıklayabilirsiniz.

Birde sizlere son zamanlarda keşfettiğimiz çok şirin bir siteden bahsetmek isterim;
Taze Masa...
Kendileri ile bu yılın ortalarında gönderdikleri şirin bir hediye paketi ile tanıştım. Sonrasında da lezzetlerinin müdavimi olduk ve düzenli olarak sipariş veriyoruz. :)
Evinizde tv izlerken sipariş verip, ertesi sabah kapınıza ürünlerin gelmesi rahatlığı müthiş.
Lezzetlerin hepsi özenle seçilen gurme ürünler ve sebzeleri meyveleri çok taze...
Kesinlikle bir dost tavsiyesi şeklinde öneriyorum sizlere bu siteyi... Kulaklarımı iyi şekilde çınlatacağınıza eminim...

Minik Sinan'ın Aslan Temalı Hastane Odası Hazırlıkları

$
0
0
blog1

VE BENDEN SON HABERLER :)
Herkese kocaman, yürekten bir merhaba!
En son kahvaltı sofrasını yazarken, sizlere; "sanırım bir sonraki yazı hastane odası olmayacak, farklı tarifler ya da yazılar olabilir, çünkü önümüzde bir ay var var benim evde bolca zamanım olacak" demiştim. :)
Ama hep denir ya, hayat siz plan yaparken akıp giden birşeymiş diye.
Bizim minik epey aceleci çıktı ve beklenen tarihten tam üç hafta önce geldi.!:)
Boyu, kilosu, sağlığı her şeyi yerinde çok şükür, sanki zamanında gelmiş gibi.
Anne olanların tahmin edeceği üzere on beş gündür hayatım üç aktivite üzerinde dönmekte; emzirme, alt değiştirme ve uyutma :)
O uyuduğunda ya da izin verdiği zamanlarda ise ben kısa kısa uyumaya çalışıyorum.
Bu yazıyı hazırlamam bile tam üç gün sürdü. :)
Ve yine anne olanların yakinen bildiği üzere :) dünyanın en zor ama hiç şikayet edilmeyen işiymiş annelik. Mesela bazen emzirmek öyle acı veriyor ki, sanki kalbimi söküyorlar ama ben sürekli; "oh annecim ne güzel emiyorsun" diyorum :)
Ve annemin yıllarca söylediği ama o zamanlar benim için çok fazla bir şey ifade etmeyen sözü kulaklarımda; "Anne olunca anlarsın beni"... Kesinlikle dünyanın en doğru sözüymüş bu.!
Doğumdan sonraki süreç içinde facebook, twitter ve instagramdan yüzlerce mesaj yollayan, arayan, güpgüzel, samimi, sıcacık dileklerde, dualarda bulunan herkese canı gönülden, yürekten teşekkür ediyorum.
Emin olun tüm mesajları, gözlerim dolarak, amin, amin diyerek ve içimden dua ederek okudum.
Hamilenin ve lohusanın duası kabul olur diyorlar, emin olun mesajlarında; "bana dua eder misin?" diyen herkes için ismen dua ettim, inşallah Rabbim kabul eder, hiç kimseyi evlat hasreti ile sınamaz inşallah.

blog2

Sizlere birazcık doğum yaptığım hastaneden, çok sevdiğim Anadolu Sağlık Merkezinden söz etmek isterim.
Sakın abartıyorum sanmayın, ben bu hastaneye resmen aşığım!
Bana göre her anlamda, Adan Zye, Türkiye'nin en iyi hastanesi...
Hikayem tüp bebek bölümü ile başladı, orada dünyanın en şeker, en babacan doktoru Prof. Dr. Aydın Arıcı ile tanıştım. Bana göre Allah'ın bizlere bir lütfu O!.
İlk başta özgeçmişine baktığınızda büyüleniyorsunuz zaten, inanılmaz başarılar ile dolu, müthiş bir kariyeri var.
Kendisini tanıdığınızda ise bu kadar dolu bir insanın nasıl bu kadar mütevazi ve sıcakkanlı olmasına şaşırıyorsunuz resmen. :)
Önce Rabbim sonra Aydın bey sayesinde yıllarca süren evlat hasretimiz sona erdi.
Asm Tüp Bebek Bölümü; doktorundan, hemşiresine, personelinden, embriyologuna kadar herkesin konusunda inanılmaz uzman ama bir o kadar sevecen ve yardımsever olduğu müthiş bir yer.
Kesinlikle tüm kalbimle tavsiye edeceğim tek adres.

Hamile olduğunuzu öğrendikten bir süre sonra, üzülerek de olsa tüp bebek bölümü ile ilişkiniz kesiliyor, artık normal bir hamile olduğunuz için kendinize yeni bir doktor seçmeniz gerekiyor, ben epey bir süre direnip, yakalarından düşmedim ama sonunda doktorumu seçerek, sevgili Doç. Dr. Fatih Güçer'de karar kıldım.
Bu kararımızdan da inanılmaz memnun kaldık. Doktorumuz; her anlamda çok ilgili ve bilgili idi.
Doğumu; tüm şartlar bunu gerektirdiği için, sezeryan ile yaptım. Hem doğumu hem de doğum sonrasını inanılmaz kolay bir süreçte geçirdim, neredeyse hiç ağrı hissetmedim ve ilk günden itibaren hastaneye gelen konuklarımın yanında oturarak sohbet ettim.
Hastanede kaldığım dört günlük süreçte de; memnuniyetimi anlatmaya kelimeler yetmez.
Gerçekten dört dörtlük bir memnuniyet ile ayrıldık hastaneden. Temizlik ve yemek personelinin güler yüzü ve kibarlığı, yemeklerin beş yıldızlı otel sunumu ve lezzetinde olması, halkla ilişkiler personelinin her gün düzenli ziyaret ile hatırımızı sorması, benim doktorumun ve çocuk doktorunun düzenli ziyaretleri, kontrolleri, en saçma sorularımıza bile sıkılmadan, güler yüzle yanıt vermeleri harika idi.
En çok da hemşireler! Allah'ım o hemşireler. Şimdi düşünüyorum da ben hemşire onlar hasta olsaydı ve benim yaptıklarımı bana yapsalardı, ikinci gün isyan bayrağımı çekerdim herhalde!
Bebeğimi emzirme sürecinde, her çağırdığımda yanıma koşan bir süre sonra sürekli gelmekten yorulup!:) artık yanımdan hiç gitmeyen, saatlerce iki büklüm benimle birlikte süt vermek için uğraşan ve ağızlarından bir kez olsun, "hadi artık sizi de bebeği de yormayalım, mama verelim" lafı çıkmayan, "asla mama yok" deyip, sütümü verdirmeye uğraşan fedakar hemşireler. İsim vermek özellikle istemiyorum, çünkü birinin bile adını yazmayı unutursam sonra kendimi affetmem. :)
Hastaneden ayrılırken, sadece teşekkür değil, dilimin döndüğünce dua ettim onlar için, tüm muratları kabul olsun inşallah diye ve hala da ediyorum. :)
Kısaca öyle bir hastane düşünün ki, ayrılırken, her şey iyi güzeldi de bir tek şu kişinin davranışı şöyle olsaydı iyiydi, ya da şurası şöyle olaydı tam olacaktı diye bir cümle kuramıyorsunuz, izin vermiyorlar. :)
Herkese canı gönülden tavsiye ettiğim, edeceğim, harika bir hastane; Anadolu Sağlık Merkezi...

blog3

Gelelim hastane odası hazırlıklarına; bu noktada aynen Baby Shower Parti'mde olduğu gibi kendimi, Pembe Mavi Şekerler'in güvenli kollarına bıraktım. :)
Ve iyi ki de öyle yapmışım dedim. :)
Yine tüm aklımdakileri fazlasıyla hayata geçirdiler ve keşke cümlesini kurmamamı sağladılar.
İşe her zaman olduğu gibi temayı belirlemekle başladık, bu kez eşimin fikri olan ve benimde duyar duymaz çok sevdiğim; Aslan temasında karar kıldık ve her detayda aslan teması üzerinden yürüdük.
Pek çok hazırlığı da önceden tamamladık. Sonuçta; çikolata, su, ahşap yazılar, altın yastığı, kapı süsü, etiketler, süsler, hiçbiri bozulacak şeyler değil. Erkenden hazır olsun dedik ve iyi ki de öyle yapmışız.
Nasılsa vakit var diye rahat davransaydık, hiç bir hazırlık olmadan geçirecektim hastane günlerimi :)
Şimdi detaylara geçelim. :)

blog7

Evet tüm hazırlıklarımı çok sevdim ama kapı süsümü çok bir ayrı sevdim! :)
Ahşap üzerine el boyaması çok kibar, çok cici bir kapı süsüm oldu, Pembe Mavi Şekerler sayesinde.
Üstteki bulutun arka tarafında sadece Sinan yazıyor ve bu haliyle şu anda bebek odasının kapısını süslüyor, yıllarca kullanacağımız, eminim Sinan'ında çok seveceği, şirin bir kapı süsümüz oldu diyebilirim. :)

blog8

Takı Yastığımızda pek cici oldu. Bu noktada açıkçası alışılagelmiş yastıklardan olsun istemiyor, farklı bir çalışma hayal ediyordum. Pembe Mavi Şekerler sayesinde sevgili Burcu ile tanıştım ve onun el boyaması yastıklarına bayıldım. Temamıza uygun şekilde çok cici bir yastık hazırladı. Üstelik hasta haliyle ve henüz vakit var sanarken, bir telefonumla sadece 36 saati olduğunu öğrenmesine rağmen!:)
Kendisinin cici çalışmalarına instagramda Morburcu hesabı ile ulaşabilirsiniz.

blog9

blog5

Ev yapımı limonatamız ve lohusa şerbetimiz...

blog12

Limonata ve lohusa şerbetini ikram ettiğimiz; kadehlerimiz...

blog4

Aslında su içmek isteyenler için hazırladığımız ama sonra kimsenin içmeye kıyamayıp, hatıra olarak eve götürdüğü sularımız...
Kayınvalidemin deyimi ile; vitrin suyu! :))

blog6

Temaya uygun, tek tek kutulanmış, aslan süslemeli çikolatalarımız. Görüntüsü şık olmakla birlikte, tadı da inanılmaz lezzetli idi.

blog11

Ve elbette süslü kurabiyelerimiz de Aslan temalı idi. :)
Kurabiyeleri annemin yardımı ile kendim hazırladım. Diğer hazırlıkları önceden hazırlamama rağmen, açıkçası kurabiyeler için acele etmiyordum. Daha vakit var, son hafta hazırlarım, taze olurlar diyordum.
Sonra bir gün içimden bir ses; "hadi Müge yapıver şu kurabiyeleri dedi, poşetli halde iki hafta kadar dayanır nasılsa, son dakikaya iş bırakma" dedi. :)
İyi ki de demiş. Kurabiyeleri hazırladıktan tam 36 saat sonra doğum yaptım, bir gün daha yapmasaymışım, kurabiyemiz olmayacakmış. :)
Harfli tuzlu kurabiyeler yapacaktım mesela, yapamadım. :)

  blog10

Bu mini kurabiyeleri de, atıştırmalık hazırladım. Büyük ve poşetli olanlar, genellikle yenmeye kıyılmayıp, hatıra olarak saklandığı için, bu atıştırmalıklar özellikle lohusa şerbeti ile pek iyi oldu. :)

blog14

Ve bendeniz :) Bu fotoğrafta tacımı görmeniz için :) Aslında Pembe Mavi Şekerler'in aklında çok daha süslü ve uğraşmalı bir taç modeli vardı ama ben onlara; "yarın doğuruyorum" diye telefon açınca bir gece de bunu hazırladılar.
Diğeri de eminim çok güzel olurdu ama ben bu tacımı inanılmaz sevdim, çok sade ve kibardı. Diğerinin yetişmediğine hiç üzülmedim. :)

İşte benim hastane odası hazırlıklarım ve doğum hikayem bu, a dostlar... :)
Darısı tüm evlat hasreti çekenlerin başına. Rabbim kimseyi evlat hasreti ile sınamasın, isteyen herkese, istediği zamanda, hayırlı, sağlıklı evlatlar nasip etsin inşallah.
Artık bir sonraki yazı ne zaman olur, ne olur bilemem, bir şey diyemem, rutinime geri dönüyorum ben şimdi.
Hepinizi sevgiyle, kucaklıyor, şimdiden gelmiş ve gelecek tüm güzel mesajlarınız için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

blog13

CeraWare Ürünleri Hediye Çekilişi ve Benden Kısa Haberler :)

$
0
0

TEMBEL BLOGGERDAN ÇEKİLİŞ HABERİ VAR! :)
Herkese kocaman, yürekten ve neşeli bir merhaba!:)
Hemen her blog yazıma olduğu gibi bu yazıya da çoook teşekkürler diyerek başlamak isterim.
Minik Sinan ve ben ile ilgili gönderdiğiniz tüm yorumlar, güzel dilekler, dualar ve birbirinden değerli öneriler için canı gönülden teşekkür ederim. Benim için öyle önemli ki yorumlarınız...
Bunca zamandır istemeden de olsa ihmal ettiğim blogumun hala takip ediliyor olması ve bu şekilde samimi yorumlar alması benim için paha biçilemez! :)
Tekrar tekrar çok teşekkürler..

Bizi soracak olursanız çok şükür iyiyiz. Sinan bebek sağ olsun beni hiç üzmüyor, her bebek kadar ağlıyor, her bebek kadar gazı var vs. vs. :)
Her yeni annenin olduğu gibi benim de hasret olduğum tek şey; uyku...
O uyudukça ben de uyumaya çalışıyorum ama illaki başka yapacak şeyler de olduğundan bende çok fazla uyuyamıyorum. Onun dışında gayet iyiyiz.
Günlerim oldukça rutin geçiyor, genellikle evdeyiz, son zamanlarda az da olsa dışarılara çıkmaya başladık ama sürekli emzirme ve uyku sistematiği nedeniyle :) hala en rahat ettiğimiz yer ev. :)
Zaman zaman güneş açtığında biraz bunalıyor ve kendimi sokağa atıyorum.
Ne yapıyorsun peki? derseniz, işte bakkala, fırına filan gidiyorum :) Yabana atmayın, o on dakikalık bakkal molası kendimi epey sosyalleşmiş hissettiriyor bana :)
Dün itibariyle bebi 40 günlük oldu, o meşhur; "kırkı çıkınca" lafını bitirdik yani. Bu kırk gün öyle komik geldi ki bana; etrafımda sürekli;"kırkı çıkana kadar onu yeme, bunu ye, onu yapma, bunu yap, aa kırka kadar o olmaz"şeklinde bin tane söz:)
Bakalım bugünden itibaren ne değişiklik olacak ve nasıl bir hayat bekliyor bizi :)


Bu yazı ile sizlere son zamanlardaki yeni keşfimden söz etmek isterim.  CareWare Ürünleri...
Ben henüz yeni tanıştım ama tüm ürünlerine bayıldım, bambu ürünleri çok şeker, çok şık ve çok sağlıklı.

Seramik bıçakları harika ve seramik kaplı tencereleri çok şık ve çok sağlıklı. Hem pişirmede hem serviste kullanacağınız kadar şık.:)

Bu ürünler ile ilgili zaman zaman instagram ve twitter hesabımda paylaşımlar yapıyorum ve çekiliş düzenliyorum.

İlk çekilişi bambu bebek ürünleri için yaptık bile.:)
Sırada Seramik Bıçak Seti ve Seramik Kaplı Tencere çekilişleri var.


Tek yapmanız gereken; beni instagram ve twitterda takip ederek detayları öğrenmek.
CareWare ürünlerini detaylı incelemek ve satın almak isterseniz ise; Facebook sayfalarına göz atmanız yeterli. :)

Arayı açmadan yeni bir yazıyla, muhtemelen Mart sonu yapacağım kırk mevlüdü hazırlıkları yazısında buluşmak üzere diyorum.
Herkese yürekten sevgiler gönderiyorum. :)



Fava

$
0
0
fava

GÜNCELLENEN BİR TARİF VE BENDEN SON HABERLER... :)
Önce benden kısa kısa haberler diyeyim mi? :)
Bizi soracak olursanız pek iyiyiz, çok şükür. Kırk günü geride bıraktık hatta elli üç günlük olduk bile.
Şu anda bu satırları yazabiliyorsam eğer, yavaş yavaş (ama gerçekten çok yavaş) normal hayata dönmeye başladık demektir.:)
Günlerim annelerin tahmin edeceği üzere oldukça rutin, bir kaç şeyi sürekli yaparak ama bir yandan da çok hareketli geçiyor. En bariz şikayetim; çook uykusuz olmam!
Günde ortalama 3-4 saat uyku ile duruyorum ve bu beni gerçekten çok zorluyor.
Onun dışında çok şükür çok fazla ağlamayan sadece bazı günler dengesi şaşıp çok ağlayan ve o zamanlarda elimizi ayağımızı birbirine dolayan, uslu olduğu zamanlarda karşısına geçip, gözlerimi kırpmadan dakikalarca seyrettiğim, uyurken ki ağız hareketlerini terapi niyetine izlediğim ve hatta en sevdiğim diziyi izlemekten daha çok keyif aldığım bir prensim var benim. :)
Günümün yaklaşık üçte ikisi emzirmek ile geçiyor desem abartmış olmam :)) Emzirmeyi zaman zaman çok acı çekiyor olsam da çok seviyorum, onunla kurduğumuz bir bağ olarak görüyorum ve baş başa geçirdiğimiz şahane dakikalar olarak...
Beslenmesinde sadece anne sütünün ne kadar önemli olduğunu da artık bütün dünya kabul ediyor ve ben onu sağlıklı bir şekilde besleyebildiğim için her gün şükrediyorum. :)
Şimdilik benden haberler bunlar diyeyim ve tarife geçeyim. :)

Fava; benim çok sevdiğim, bayıldığım hatta zaman zaman aş erdiğim bir meze! :)
Dünde tam olarak öyle oldu, sanki hamileymişim gibi bir canım çekti anlatamam size. Allah'tan annem bizdeydi ve kendisi pek çok şeyin olduğu gibi favanında profesörüdür! :)
"Malzemen varsa yapıvereyim hemen" dedi, bende canım istedi deyince hemen yapacağını bildiğim için :) bu haftaki Taze Masa siparişlerime, kuru baklayı eklemiştim zaten :)
Fava'yı; yıllar önce 2008 de YemekName için yapmıştım. Bloguma da eklemiştim.
Ama o zaman nedense annemin tarifini değil de kitaptan başka bir tarif denemişim, çok fazla içime sinmeyen oldukça koyu kıvamlı bir fava olmuştu.
Oldukça uzun zamandır da annemin tarifini deneyip, eklemek geçiyordu içimden.
Kısmet; evde bolca zaman geçirdiğim ve annemin de sürekli yanımda olduğu bu bebekli günlere imiş :)
Ben bu yazıyı yazmadan önce sütüme gaz yapar korkusunu bir yana bırakıp yarım borcamı mideye indirdim, varın lezzetini siz hesap edin :)
Hatta zeytinyağlı enginar pişirip, üzerine fava ekleyerek tükettik ve hem görüntüsü hem de lezzeti on numara oldu.
Zeytinyağlı enginar tarifi bir sonraki yazıda...:)

Malzemeler
  • 1 Su Bardağı Kuru İç Bakla
  • 2,5 Su Bardağı Su
  • 1 Adet (orta boy) Soğan
  • 1 Çay Bardağı Zeytinyağ
  • 5 Adet Kesme Şeker
  • 1 Çay Kaşığı Tuz
  • Dereotu (süslemek için)
Yapılışı
  • Baklaları bir gece önceden ılık suda bekletin.
  • Soğanları küp küp şekilde doğrayın, 1 çay bardağı zeytinyağ ile rengi sararıp şeffaflaşıncaya kadar 2-3 dk. kavurun.
  • Soğanlar kavrulunca suyu ekleyin ve kaynatın.
  • Soğanlı su kaynayınca, süzdüğünüz baklaları, şekeri ve tuzu ekleyin ve orta ateşte baklalar iyice yumuşayıp dağılıncaya kadar pişirin. (Bu aşamada annem düdüklü tencere kullanıyor, tüm malzemeleri ekleyip, kısık ateşte 20 dk. pişirmek gayet yeterli oluyor)
  • Baklalar pişince ya da düdüklü tencerenin süresi dolup kapağı açılabilir hale geldiğinde, el blenderi ile pürüzsüz bir kıvam alıncaya kadar çekin. Bu aşamada şekerini ve tuzunu kontrol ederek damak zevkinize göre arttırabilirsiniz.
  • Karışımı; kare veya dikdörtgen bir borcama kalınlığı 2 cm olacak şekilde dökün.
  • Buzdolabında en az 5-6 saat yada bir gece beklettikten sonra kare kare dilimleyerek ve dereotu ile süsleyerek servis yapın.
NOT: Dereotunun fava için sadece süs değil, aynı kabak yemeklerinde olduğu gibi tamamlayıcı bir lezzet olduğunu unutmayın. "Evde maydanoz var, rengi yeşil, koysam ne olur demeyin :)"

Servis Önerileri;
  • Zeytinyağlı enginar pişirdiğinizde, ortalarını garnitür ile doldurmak yerine fava ile doldurabilir ve muhteşem bir lezzet elde edebilirsiniz. Hatta favayı krema sıkma aleti ile şekilli olarak sıkarsanız davet sofralarınız için çok hoş bir sunum olur.
  • Favayı bütün olarak borcama dökmek yerine minik muffin kalıplarına dökebilir, tek kişilik sunumlar elde edebilirsiniz. Favayı dökmeden önce kalıbı hafifçe su ile çalkalamayı unutmayın.
  • Mandalina büyüklüğünde domateslerin içini oyarak, içlerini fava ile doldurabilir yine tek kişilik sunumlar elde edebilirsiniz. Üstelik domates, fava ve dereotu üçlüsü harika bir lezzet oluşturur.

Zeytinyağlı Enginar

$
0
0
zeytinyaglienginar

NAMI DİĞER; FAVA DOLGULU ENGİNAR :)
Eğer şık bir lokantanın listesinde yer alsaydı, bu basit ama lezzetli tarife pek çok sosyetik isim bulabilirdik. :)
Fava dolgulu enginar, enginar yatağında soğan ve havuç garnitürlü fava gibi! :))
Ama biz zeytinyağlı enginar deyip geçelim :)

Bol gülme işaretlerinden de anlayacağınız üzere gayet neşeliyim, çünkü artık ilk günlere göre (annemin üstün çabaları ile de olsa) daha uzun uyuyan bir oğlum var.
Bu uzun uykularda bende hemen bilgisayarın başına geçiyor ve çoook uzun zamandır hasret kaldığım blogumu güncelliyorum, ne mutlu !:))

Zeytinyağlı enginar pek çok hanımın gözü kapalı yaptığı, oldukça kolay yapılan pratik bir yemek.
Blogumun takipçileri, mutfak kurdu hanımlar, "bunca zaman sonra bu kadar basit tarifler ile mi döndün?" demesin lütfen :)
Beni uzun zamandır takip edenler tarzımı artık çok iyi biliyor, blogumda klasik Türk yemeklerinin hepsi olsun, bir nevi arşiv olsun istedim hep ve enginarda bir eksikti bana göre...
Bir diğer nedende; ilk günden beri tariflerimi hep hiç bilmeyene göre yazıyor olmam, yani istiyorum ki, hayatında hiç mutfağa girmemiş, eline patlıcan almamış biri, canı karnıyarık istediğinde blogumdaki tarif ile yapabilsin.
Bu konuda da amacıma ulaştığımı gelen maillerden ya da kursuma katılan takipçilerimden aldığım geri dönüşlerden anlıyorum.
Avusturya'da mimarlık okuyan çok cici bir okuyucum, kursuma geldiğinde, İstanbul'da yaşarken hiç mutfağa girmediğini ama Avusturya'da yalnız yaşadığı evinde canı çektiği tüm yemekleri blogum sayesinde yaptığını anlatmıştı. Hatta annesi ziyaretine geldiğinde onu yaptığı çilek reçeli ile hayretlere düşürmüş, nereden nereye diye!:)
Bu benim için gerçekten çok önemli bir mutluluk kaynağı ve kendi kendime; "aynen devam Müge" motivasyonu. :)

Zeytinyağlı enginar mevsimi geldiğinde sık sık pişirdiğim, hatta fırsatımız olursa derin dondurucuya koyup, mevsimi olmadığında da pişirdiğim bir sebze. Çok sağlıklı olduğu, hatta belirli bir sayıda yendiğinde karaciğeri yenilediği rivayetler arasında. :)
Zaten Rabbim neyi faydasız yaratmış ki?! :)

Yapımı bir kaç püf noktası ile son derece basit...
Enginarları eğer limonlu su içinde satın aldıysanız, sadece sudan geçirip, kullanabilirsiniz.
Yeşil yaprakları ile satın aldıysanız, ayıklar ayıklamaz, pişirene kadar bol limonlu su içinde bekletmeniz gerek hem kararmasın hem de ekşiliği içine çeksin diye.
Garnitürlü yapacaksanız, soğan ve havucu tarifteki gibi birlikte pişirmeniz, patates ve bezelyeyi ayrıca haşlayıp eklemeniz gerekiyor, çünkü enginar ve havucun sertliği aynı ve aynı zamanda pişiyor ama bezelye ve patates daha erken piştiği için problem oluyor.:)
Enginarın içini sunum sırasında benim yaptığım gibi Fava ile süsleyebilirsiniz, hem görüntüsü çok şık oluyor hem de lezzet olarak birbiri ile çok uyumlular.

Malzemeler

  • 4 Adet Enginar
  • 1 Adet (orta boy, mandalina büyüklüğünde) Soğan
  • 1 Adet (orta boy) Havuç
  • 1/2 (yarım)Çay Bardağı Zeytinyağ
  • 1/2 (yarım) Limon'un Suyu
  • 5 Adet Kesme Şeker
  • 1 Çay Kaşığı Tuz
  • Su
Yapılışı
  • Enginarların yeşil kabuklarını soyarak, kararmaması için pişirene kadar bol limonlu suda bekletin. Eğer ayıklanmış ve limonlu suyun içinde satın almışsanız, direk durulayıp kullanabilirsiniz.
  • Soğanı piyazlık (yarım ay) şeklinde ince ince doğrayın. Havuçları da yarım ay şeklinde ince ince doğrayın.
  • Orta boy (tercihen yüksek olmayan karnıyarık tenceresi idealdir) bir tencereye, yağı, soğanı ve havucu koyun, orta ateşte soğanların rengi sararıp, şeffaflaşıncaya kadar 3-4 dk. kavurun.
  • Enginarları sudan alın ve tencereye dizin. Enginarların üzerini hafifçe geçene kadar su ekleyin.
  • Suya; şekeri, tuzu ve limon suyunu ekleyin. Bu aşamada damak zevkinize göre tuzunu arttırabilirsiniz.
  • Orta ateşte kaynayana kadar, daha sonra kısık ateşte yaklaşık 20-25 dk. enginarlar yumuşayana kadar pişirin.
  • Enginarların içini garnitür ile dolduracaksanız, bezelye ve patatesi ayrı bir yerde haşlayıp, yemeğin pişmesine 5 dk. kala tencereye ekleyin.
  • Ocağı kapatıp, tencerenin içinde soğumaya bırakın. En az 1 gün dinlendirdikten sonra soğuk servis yapın.

zeytinyaglienginar1

Minik Sinan'ın Kırk Mevlüdü

$
0
0
mevlud-5

SİNAN JR. SAYESİNDE BİR GÜZEL GÜN DAHA...
Her ne kadar kırk mevlüdünü 65 günlükken yapmış olsak da, günümüzün adı kırk mevlüdü.:)
Evet, Rabbime şükürler olsun ki, Baby Shower Parti'm, Hastane Odası Hazırlıkları derken Kırk Mevlüdümüzü de sizlerle paylaşmak nasip oldu.
İnşallah daha uzun yıllar böyle güzel paylaşımlar yapmak nasip olur diyeyim.
Kırk mevlüdünü özellikle birazcık büyüyünce, deyim yerinde ise ele avuca gelince yapmak istedim. :)
Bir diğer neden de Almanya'da yaşayan anneannemin de bulunmasını çok istememdi ama o sağlık sorunları nedeniyle maalesef gelemedi :(
Kırk mevlüdümüzün hazırlıklarını; minik Sinan'ın izin verdiği saatlerde yani geceleri sabahlayarak yaptık. Özellikle son hafta epeyce yorulduk ama değdi, ayrılırken tüm misafirlerin güzel sözler ile mutlu mutlu ayrılması tüm yorgunluğumuzu aldı.

Kırk Mevlüdünü akraba sayımız epey fazla olduğu için sadece akrabalar ile gerçekleştirdik. Arkadaşlarımı çağıramadım :) Onlara; "bu annelerin, onların hevesi, biz shower, diş buğdayı gibi partilerde bir arada olacağız" dedim. :)
Kırk mevlüdü hakikaten büyüklere daha çok hitap eden, onları çok mutlu eden bir organizasyon. En azından benim annem için öyle, daha ortada bebeğin esamesi bile yokken, annem; "işte, kırk mevlüdünde şunu yaparız, bunu giydiririz, şurayı şöyle süsleriz" gibi hayaller kuruyordu.
Çok şükür ki her şey, onunda gönlüne göre oldu, bu da benim için ayrıca önemli.
Düzenli takipçilerim bilirler benim anneme olan düşkünlüğüm çok bir başka, biraz abartılıdır hatta. :)

mevlud-1

Gelelim hazırlıklara; yıllardır her soframda, her davetimde olduğu gibi (üstelik bu kez çok kalabalık olmamıza rağmen) aşırıya kaçmadım.
Ne süslerde, ne de ikramlarda. Sade ama yeterli idi her şey.
Hediyelikleri konsola, yemek sonrası çay ile yenecek ikramlıkları da salon sehpasına hazırladım.
Klasik mevlüt menusu olan; Tavuk & Pirinç Pilavı bizimde ana yemeğimizi oluşturdu.
Yanında da blogumda da tarifi olan Nagehan Yengenin enfes Ev Baklavası...
Tavuğu bu çorbadaki tarifte olduğu gibi lezzet verecek çeşniler ile hazırladık.
Pilavı da yine blogumdaki temel tarif ile...

  mevlud-6

mevlud-3

Su şişelerini özellikle bol hazırladım. Bittikçe mutfaktan konsola ilave yaptık.
Bu tarz kalabalık misafir ağırlamada, su konusu biraz karmaşık gelir bana. Bardaklar karışır, mutfak sürekli boş bardaklar ile dolar, bardaklar makine de ise yıkama krizi yaşanır vs vs. :)
Ben bunun önüne geçmek istediğim için, şişe yöntemini uyguladım, şişelerin arkasına herkes kendi adını yazdı ve tüm gün boyunca, "benim suyum nerede?", "bu senin suyun muydu benim mi?" gibi karışıklıklar olmadı :)

mevlud-7

mevlud-8

Ayranları da kapalı klasik ayran kutusu ile servis etmek istemedim. Su şişelerinde olduğu gibi kendi markamız ile olsun istedim. Aslında ilk aklıma gelen; cam şişelerde ayranları etiketlemekti ama sonradan aklıma bu köpük bardak fikri geldi ve bence daha cici oldu.
Bu arada tahmin ettiğiniz üzere, her organizasyonumda olduğu gibi bu kez de Pembe Mavi Şekerler'in desteğini aldım. Hastane temamız olan aslanı kullanarak, çok cici etiketler hazırladılar benim için. :)

mevlud-2

mevlud-4

Bu cicilerde kelimenin tam anlamı ile mevlüdümüzün assolisti en flaş ismi oldular.
Mis kokulu sabunları; canım kardeşim Şeyma Kan Bildik / İpek Butik Pasta hazırladı.
Hep söylüyorum ben çok ama çok şanslı bir insanım diye. Blog yazmaya başladığım günden beri öyle güzel dostlar biriktirdim ki anlatamam. Türkiye'nin hatta dünyanın her yerinden konuştuğum, yazıştığım oralara yolum düşse kapısını çalıp, çayını içeceğim sayısız dostum var.
Kurs vermeye başladıktan sonra, bu dostların bazıları ile tanışma şansımda oldu. İşte Şeyma kardeşim de bunlardan biri.
Te Adana'dan kalkıp, pasta ve kurabiye kursuma gelmişti ve o günden beri de kendisi ile sımsıcak bir ilişkimiz var. Sinan daha doğmadan; "ablacım sabunları benden" demişti.
Bende "o zaman kırk mevlüdüne isterim, o güne sabun ikram etmeye çok heves ediyorum" demiştim.
Sağ olsun bir kelimem ile bu şahane sabunları hazırladı ve dediğim gibi günümüzün yıldızı oldular. :)

mevlud-9

mevlud-10

Kırk mevlüdü dediğin şekersiz olmaz değil mi? :) Önce her mevlüdün klasiği olan külahlardan alıp, içlerini doldurmayı ve etiketlemeyi düşündüm.
Sonra farklı ne yapabilirim diye düşünürken aklıma bu şekilde draje paketleri hazırlamak geldi.
Karışık lezzetlerde drajeleri ve lokumları, minik poşetlere koyarak süsledik.
Bence çok da cici oldu :)

mevlud-12

Ve yine bir klasik, hocamızın önüne hazırlanan; pirinç, tuz, şeker ve su dörtlüsü...

mevlud-11

Ve bir başka klasik; Lohusa Şerbeti. Eskiden adet olarak; bebek doğduktan sonra kırk gün evden eksik edilmezmiş. Hem gelen misafirlere ikram etmek için, hem de anneye süt yaptığına inanıldığı için.
Artık günümüzde süt yapan tek şeyin; moral+uyku+su üçlemesi olduğunu çok iyi biliyoruz. :)
Onun dışında yenen her türlü tatlı türü yiyeceklerin yaptığı tek şey; kilo :)
Kırk mevlüdümüz elbette lohusa şerbeti olmadan olmazdı, gelen herkese öncelikle şerbet ikram ettik ve lezzetini sizlerle paylaşmadan önce test ettirip, onaylattık. :)
Tarifini en kısa zamanda paylaşacağım.

mevlud-16

Yukarıda söylediğim gibi; ana yemeğin ve baklavanın haricinde sonrasında çay ile atıştırmak üzere minik çeşitler yaptık.
Blogumda tarifi olan; Un Kurabiyesi ve Fındıklı Un Kurabiyesi.

mevlud-14

Harf şeklindeki kurabiyeleri; en sağlam tariflerimden biri olan :) Mahlepli Tuzlu Kurabiye ile yaptım.

mevlud-15

Mini Patatesli Börek (Patatesli Börek tarifini minik minik bohçalar şeklinde hazırladım.
Mini Eti Brownilerin üzerini krem şanti ve çikolata ile süsledim. :)

Benim kırk mevlüdü hikayem kısaca böyle...
Bu yazıyı yazmam tam üç buçuk gün sürdü. :)
İnşallah en kısa zamanda lohusa şerbeti tarifini paylaşmak için döneceğim.
Son bir yıldır ki yazı tempom düşünülürse, hiç fena gitmiyorum, ne dersiniz? :)

mevlud-17
Viewing all 48 articles
Browse latest View live